İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя..
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя..

KaRdEsLiGiN DaIm oLdUgU, sEvGiLeRiN BiRlEsTiĞi, DoStLuKlArIn bItMeDiGi AiLe fOrUmUmUzDa iYi vAkIt gEçIrMeNiZ UmUdUyLa eFeNdIm eDePlE GeLeN HüRmEtLe gIdEr.
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Abdullah bin Cahş (r.a.)1

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
HaK_YoLcUsU
Yeni Üye
Yeni Üye
HaK_YoLcUsU


Mesaj Sayısı : 136
Kayıt tarihi : 02/05/09

Abdullah bin Cahş (r.a.)1 Empty
MesajKonu: Abdullah bin Cahş (r.a.)1   Abdullah bin Cahş (r.a.)1 Icon_minitimePaz Mayıs 10, 2009 12:15 pm

Prof.Dr. Abdulhakim YÜCE
12.03.2007
Hz. Abdullah, İslâm'da birçok tatbikatın ilk örneğini teşkil etmesi açısından ayrı bir önem arzeder.

İlk seriyyeye o çıkmış, ilk sancağı o açmış, ilk istihbarat görevini o yerine getirmiş ve daha nice ilkler,..

İlk seriyyeye Hz. Abdullah'ın seçilmesinde bazı sırlar olduğu kanaatındayız. Yazıda anlatılacağı üzere, birkaç yönden Efendimizle akrabalık bağı olan Abdullah seçilmiştir. Seriyyedeki arkadaşları da hep muhacirlerdendir. Bu ilk seriyye ve daha sonraki savaş öncesi seriyyelerde hep muhacirler görevlendirilmiştir.

Böylece tebliğ seyri içerisinde bir nükteyi yakalamaya çalışıyoruz: İlk gelen âyetlerden olan: "Kalk (ey Habibim!) yakın akrabalarını korkut!" tatbikatım Hz, Abdullah'ın şahsında görüyoruz. Zaten daha sonraki seriyyelerden birine de Efendimizin sevgili amcası Hz. Hamza komutan olarak seçilmiştir.

Bu tatbikattan, Haşim oğullarının Efendimiz'e inanmasalar bile O'nu ölesiye korumaları, ayrıca Ebu Talib'in inanmadığı halde 10 sene cansiperâne küfre karşı koruduğu hatırlanır ve yukarıdaki tatbikatla birleştirilirse tebliğde akrabalara yönelme gibi bir netice çıkar.

Bu dersden hakiki istifade temennisiyle yazıyı takdim ediyoruz...

Karanlıkların dağılıp dünya afakını aydınlığın bürüdüğü ilk günlerde, kudsi mücadelenin saflarına gencecik bir delikanlı daha katılıyordu: Abdullah b. Cahş. Ebu Muhammed diye künyelenen Abdullah, İslâmla müşerref olduğunda henüz 25-26 yaşlarındaydı. Henüz yüce Nebi (s.a.v) tebliğ için Hz. Erkam'ın evine yerleşmeden önce Müslüman olmuştu (1). Dolayısıyla Müslüman olan ilk otuz kişinin içinde yer alıyordu.

Annesinin Abdülmuttalib'in kızı Ümeyme olması ona, iki Cihan Serverinin halasının oğlu olma şerefini vermiştir. Hz. Abdullah'ı Fahr-i Kainat (SAV)'e bağlayan akrabalık bağı sadece bu değildir, ileride kız kardeşi Hz. Zeynep binti Cahş müminlerin annelerinden yani Hz. Peygamberin pâk zevcelerinden olacak, dolayısıyla Hz. Abdullah aynı zamanda Efendimizin kaim biraderi olacaktır (2). Bununla da bitmiyor. Hz. Abdullah'ın kardeşlerinden Ubeydullah Habeşistan'a hicret ettikten sonra Hristiyan oldu. Orada Hristiyan olarak ölünce geri dönen hanımı Ebü Süfya'nın kızı Hz.Ümmü Habibe, Hz. Peygamber (SAV) tarafından nikahlandı. Dolaylı bile olsa Hz. Abdullah bu yolla da hidâyet rehberine yaklaşmış oluyordu (3). Hazreti Peygambere bu kadar bağla akraba olan Hz. Abdullah b. Cahş'ın hayatına bir göz atmak istedik.

İNANANLARIN KADERİ: HİCRETLER

Müşriklerin müslümanlara eza ve cefası günden güne artıyordu. Bu işkenceler dayanılmaz bir raddeye varmıştı. Hatta müslümanlar ara sıra şehit bile veriyorlardı. Bu hal karşısında Hz. Peygamber (SAV), Müslümanların daha emin bir yere hicret etmelerine müsaade etti ve Habeşistan'a gitmelerini tavsiye buyurdu. "Orada bir hükümdar var, kimseye haksızlık yaptırmaz. Orası doğru ve emin bir yerdir. Allah başka bir kapı açıncaya kadar oraya gidin" buyurdu (4).

Habeşistan'a hicret edenler arasında Hz. Abdullah'ın yanısıra kardeşleri Ebu Muhammed Abd b. Cahş ile Ubeydullah da vardı.

Abdullah b. Cahş, iki kıbleye de namaz kılan sâbikun-u evvelindendir (5). Her yerde olduğu gibi Medine'ye hicrette de ilk sıradadır. Çünkü Ebu Seleme'den sonra ikinci olarak hicret etmiştir. Bu defaki hicreti kadın, erkek, genç, yaşlı bütün Cahş oğullarını içine alacak şekilde şumüllü bir hicret olmuştur.

İslâm'ın ebedî düşmanları Ebu Cehil ve arkadaşları sabahleyin Mekke'nin etrafını dolaşıyor, kimlerin kendi zulümlerinden kaçtığını tesbit ediyorlardı. Cahş oğullarının evlerine geldiklerinde sanki daha önce orada insan yaşamamış gibi bir sessizlikle karşılaştılar. Pencereden içeriye bakan Utbe b. Rabîa rüzgarın yerlerden tozları süpürdüğünü görünce şöyle diyecektir: "Ah! Cahş oğullarının yurdu bomboş, sahiplerine ağıtlar yakıyor!" Buna mukabil Ebu Cehil (a.l.) (6) "Onlar kim oluyorki evleri üzerlerine ağlasın", deyip evlere el koydu. Kendi malıymış gibi kullandı ve tarumar etti. Bunu duyan Abdullah, durumu Rahmet Nebisi (SAV)'ne anlatınca şu cevabı aldı: "İstemez misin ya Abdullah, evlerine mukabil Allah sana Cennette köşkler versin?" Hz. Abdullah "istemez miyim ya Resulallah" ve şu müjdeyi aldı. "O zaman sana Cennette köşkler verildi." Hz. Abdullah kârlı bir alış-veriş yapmıştı.

HZ. ABDULLAH CİHAD SAFLARINDA

Müşriklerin yaptıkları eziyetler ve üst üste yaşanan hicretler Hz. Abdullah'ın kalbini dağlıyor ve huzurlu bir tek saniye yaşayamıyordu. Eli kolu bağlı bir şekilde âdeta müşriklerin yaptıklarını seyretme durumunda kaldığı için çaresizlik içinde kıvranıyordu. Bundan ötürü "kendileri ile savaşılan (Mümin)'lara (Savaşma) izni verildi" (7) emri ilâhisine ilk cevap verenlerden biri oldu. Bu ilâhi izinden sonra iki Cihan Serveri (SAV), askeri stratejisini çizmek üzere müşriklerin askeri ve mâlî durumunu öğrenme kararını verdi. Müşriklerin canları ve mallarının tehlikede olduğunu kendilerine hissettirmeliydi. Bu iş için Abdullah (r.a)'ı görevlendirdi. İran Fatih'i Hz. Sa'd b. Ebi Vakkas konuyla alâkalı bize şu malumatı veriyor. Hz. Peygamber (SAV)'in seriyye için seçmiş olduğu sekiz kişinin arasında ben de vardım. Diğerleri de her biri ayrı kabilelerdendi. Efendimiz "Açlık ve susuzluğa sizden çok daha dayanıklı olan birini size reis seçeceğim" buyurdu. Ve sancağı Abdullah b. Cahş'ın eline verdi (Cool.

İki Cihan Serveri (SAV)'nin bu hareketi ile İslâm'da bazı "İlkler" başlamıştı. Ezcümle: Bir grup müslümanın başına ilk defa bir komutan verilmişti ve ilk defa müslümanlar bir sancak kurmuşlardı (9).

Hidâyet Rehberi (SAV) bir mektup yazdırıp Hz. Abdullah'ın eline verdikten sonra iki günlük bir mesafe yol katedip açmasını ve içindeki tâlimata uygun hareket etmesini ferman etti. Şifahi tâlimatın içinde arkadaşlarından hiç birini zorlamaması da vardı.

İslâmın ilk seriyesi pür aşk ve heyecanla yola çıkarken geri kalanlar da en az o kadar heyecan ve sevinç içindeydiler. Emir harfiyyen yerine getirilmiş ve iki günlük yoldan sonra mektup açılmıştı. Nahle'ye (10) giderek Kureyşin hareketini gözetlemekle ve Hz. Peygamber(SAV)'e mâlumat vermekle memur olduklarını öğrendiler. Hz. Abdullah "emrin başım üzerine" deyip durumu arkadaşlarına da izah ettikden sonra "isteyen gelir, isteyen geri döner" dedi. Kafile hep bir ağızdan "emrin başımız üzerine ya Resulallah" deyip tekbir getirerek vâdiye yöneldiler. Nahle'ye vardıklarında Kureyşin Suriye'den dönen bir ticaret kervanına rastladılar (11). Ve tartışma başlamıştı. Acaba ne yapmalıydılar? Haram ayların sonuncusu olan Receb'in son gününde kervana saldırsalar haram aylarda kan dökmüş olacaklar. Haram aylar çıksın diye yarını bekleseler, kervan Harem bölgesine girecek. Orada da bir şey yapamayacaklar. İstişare havasının saldırmaya yönelik kuvvet kazandığı bir hengâmda Vâkıd b. Abdullah et-Teymi'nin attığı okla kervanın başı olan Amr b. Hadremi isabet almış ve ölmüştü. Kervanda bulunanlardan biri kaçıp kurtulmuş, diğer ikisi kervanın bütün yüküyle esir alınıp, Medine'ye doğru yola çıkılmıştı. Çok söz götürecek ve neticede âyetin inzaliyle ancak açıklığa kavuşacak bir hâdise başlamış oluyordu: Haram ayda kan dökme...(12)

Hâdisenin gelişme safhasına geçmeden Hz. Abdullah'ın Kuranla teyid edilen bir tatbikatını bir cümle ile verelim: "Elde ettiğiniz ganimetin beşte biri (humusu) Allah ve Resûlüne aittir"(13).

Medine'ye varıp, durumu izah ettiklerinde Rahmet Nebisi çok üzüldü ve yaptıklarını hiç beğenmedi. "Ben size Haram aylarda adam öldürün diye emretmedim, Kureyşlilerden haber alın demiştim." Fakat olan olmuş, kader başka türlü tecelli etmişti. Efendimiz ganimetten yüz çevirip bir şey almayınca Hz. Abdullah ve arkadaşlarının dünyaları başına yıkılmış ve helak oldukları zannına varmışlardı. "Vallahi, tevbelerimiz hakkında âyet nazil oluncaya kadar hurdan ayrılmayacağız," deyip büyük bir hüzün içine gömülmüşlerdi. Medine'deki Sahâbe-i Kiram da yaptıklarını hiç hoş görmemişlerdi. Hadremi'yi öldürdükleri günün akşamı hilâli gördüklerini söylemeleri de bir şey değiştirmemişti (14). Dünya bütün genişliği ile başlarına dar gelmiş, gerçek bir çaresizlikle karşılaşmışlardı. Yüce Nebi de çok üzgündü. Ama bu mevzuda duâ edip, Cenab-ı Hakk'ın hükmünü beklemekten başka yapacak birşeyi yoktu. Gözler yukarılara çevrilmişti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Abdullah bin Cahş (r.a.)1
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Abdullah bin Cahş (r.a.)
» Abdullah Ibn-i Revâha (r.a)
» Cabir Ibn-i Abdullah (r.a.)
» Hz. Âmine'nin Hz. Abdullah Hakkındaki Mersiyesi
» Hz Ali'nin ağabeyi Cafer-i Tayyar'ın oğlu Abdullah

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя.. :: ♥✿•*¨`*•✿♥ ♥✿•*¨`*•✿♥...::::iSLAM::::....♥✿•*¨`*•✿♥ ♥✿•*¨`*•✿♥. :: รคђค๒єlєг tคгiђi-
Buraya geçin: