İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя..
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя..

KaRdEsLiGiN DaIm oLdUgU, sEvGiLeRiN BiRlEsTiĞi, DoStLuKlArIn bItMeDiGi AiLe fOrUmUmUzDa iYi vAkIt gEçIrMeNiZ UmUdUyLa eFeNdIm eDePlE GeLeN HüRmEtLe gIdEr.
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Abdullah bin Cahş (r.a.)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
HaK_YoLcUsU
Yeni Üye
Yeni Üye
HaK_YoLcUsU


Mesaj Sayısı : 136
Kayıt tarihi : 02/05/09

Abdullah bin Cahş (r.a.) Empty
MesajKonu: Abdullah bin Cahş (r.a.)   Abdullah bin Cahş (r.a.) Icon_minitimePaz Mayıs 10, 2009 12:17 pm

Müşrikleri galeyana getirme fırsatlarını arayan Yahudiler, hâdiseyi çok büyütmüş ve yüce dini karalamak için akla hayâle gelmedik entrikalar çevirmeye başlamışlardı. Ama çok geçmeden Allah (c.c) müşriklerin suratına öyle bir tokat indirdi ki, ayılan ayıldı, ayılmayan ise gayyaya yuvarlanıp gitti. "Sana haram aydan ve onda savaşmanın doğru olup olmadığından sorarlar. De ki, günâhtır. Ancak (insanları) Allah yolundan çevirmek, Allah'ı inkâr etmek, Mescid-i Haram'ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak; bunlar Allah katında daha büyük günâhlardır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günâhtır (...) (15).

Bu âyetle birlikte Medine'de bir bayram havası esmeye başlamış, Hz. Abdullah ve arkadaşları birbirleriyle ve diğer mü'minlerle göz yaşları içerisinde sarmaş dolaş olmuş, din düşmanları da bir daha yenilmenin acısı ve uyandırdıkları fitnenin utancını yaşamışlardı.

Daha sonra İbn Kesir şu cümlelerle âyeti tefsir edecektir; "Her ne kadar siz haram aylarda kan dökmüşseniz de müşriklerin sizi dinden alıkoymaları, küfürde ısrar etmeleri, yurdunuz olduğu halde sizi göçe zorlamaları daha büyük şeylerdir." (16)

Ayet nâzil olduktan sonra Efendimiz, ganimetleri teslim almış ve esirleri de fidye karşılığı serbest bırakmıştı. Daha sonra Hz. Abdullah'ın büyüklüğünü belgeleyen âyet de nazil olacaktı: "(...) Biliniz ki, gânimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'a, Rasülüne, O'nun akrabalarına, yetimlerine, yoksullara ve (harçlıksız kalmış) yolcuya aittir. Allah herşeye hakkıyla kadirdir." (17). Böylece yukarıda bir cümleyle verdiğimiz Hz. Abdullah'a ait şahsi ictihâd, Kur'ân'la teyid ediliyordu. O da Hz. Ömer gibi, âyetin nüzülünden çok önce tatbikatın âdeta böyle olması gerektiğini aklen ve hissen keşfediyordu. Buna da biz, "tevâfuk-u Abdullah b. Cahş" deyip geçelim.

Ana hatlarıyla anlatmaya çalıştığımız Hz. Abdullah b. Cahş seriyyesi, müslümanların hayatında çok önemli bir dönüm noktasını teşkil etmektedir. Ezcümle:

1- Hz. Peygamber ilk defa sancak çıkartmıştır.

2- İlk defa Hz. Abdullah-b. Cahş Emiru'1-Mü'minin diye isimlendirilmiştir.

3- İlk defa gizli bir emirname yazdırılmıştır.

4- Mü'minlerin eliyle ilk defa bir müşrikin kanı akıtılmıştır.

5- Aldıkları ganimet İslâm'da ilk alınan ganimettir.

6- Müslümanlar ilk defa esir ele geçirmişlerdir.

7- İlk defa ganimetlerin beşte biri Hz. Peygambere verilmiştir.

8. Küfre karşı ilk ordu -küçük çaplı olsa da- düzenlenmiştir.

Böylece sıcak savaş başlamıştı. Eski tarihçiler İslâm'da gerçekleşen bütün savaşları bu hâdisenin neticesi olarak zikr ederler. Çünkü öldürülen Hadremi ve esir alınan Osman b. Abdullah ile el-Hakem b. Keysan, Kureyşin itibarlı ailelerinden idiler.

Kureyş intikam peşine düştü. Nitekim Urve b. Zubeyr ve et-Taberi de bütün savaşları bu hâdiseye bağlarlar (18).

BEDİR ve UHUD

Hz. Abdullah b. Cahş'ı Bedirde gösterdiği kahramanlıklardan sonra Uhud'ta bir arayış içinde olduğunu görüyoruz. İlk seriyyede kendisiyle birlikte olan İran Fatihi Sa'd b. Ebi Vakkas'a kulak vermeden önce Bedirdeki bir mucizeyi zikredelim: Savaşın şiddetlendiği bir hengâmda Hz. Abdullah'ın kılıcı, kim bilir kaç müşriği hakladıktan sonra kırılır. Kalkınca ayı ikiye bölen o mübarek el, hemen Hz. Abdullah'a bir hurma dalı uzatır. İmanla dolup taşan Hz. Abdullah hiç tereddüt etmeden alır. Çünkü boş yere bu el uzanmaz. Ve hurma dalı hemen bir kılıç oluverir. Görülen mucize karşısında Hz. Abdullah hiç telaşlanmadan müşrikleri Cehenneme yollamaya devam eder. Çünkü onun için; bütün kâinat O'nun yüzü suyu hürmetine yaratılan Zât'ın elinde, bu türlü hâdiselerin zuhur etmesi gâyet normaldi. Daha sonra bu kılıç atalarımızdan Buğa-i Türki isminde bir komutan tarafından 200 dinara satın alınacaktır (19).

Bedir esirleri hakkında Hz. Peygamberin kendisi ile istişare ettiği dört kişiden birinin Hz. Abdullah b. Cahş olduğunu da kaydettikten sonra Hz. Sa'd b. Ebi Vakkas'ın sözlerine dönelim (*). Uhud Harbinde savaşın şiddetlendiği bir anda Abdullah elimden tutup sakin bir yere çekti. Dedi ki "Gel sen duâ et ben âmin diyeyim. Ben duâ edeyim sen âmin de"; olur dedim ve şöyle duâ ettim; "Allah'ım! Biraz sonra karşıma çok azılı cengâver bir müşrik çıkart. Kıyasıya dövüşeyim. Sonra onu yenip öldüreyim ve silahıyla eşyasını alayım." Abdullah içten âmin! dedi. Sonra kendisi duâ etti: "Allah'ım! Biraz sonra beni azılı bir cengâver bir müşrikle karşılaştır. Kıyasıya dövüşeyim. Sonra o bana galebe çalsın, öldürsün, burnumu, dudaklarımı, kulaklarımı kessin. Senin karşına çıktığımda bu ne hâl ya Abdullah dediğin zaman, "Senin ve Resûlün için ya Rab" diyeyim. Sen de doğru söyledin diyesin." Hz. Sa'd "onun duâsı benim duamdan çok daha hayırlıydı." dedikten sonra şunu ekliyor: "Çarpışma dindikten sonra Abdullah'ı gördüm. Şehid edilmiş, burnu, kulakları kesilmiş, ipe geçirilmiş ve bir ağacın dalına asılmıştı" (20).

Hz. Abdullah b. Cahş henüz hayatın baharı denecek bir yaşda, yani 40 küsür yaşında, azılı müşrik Ahnes b. Şerik ile kıyasına çarpıştıkdan sonra rakibi tarafından şehid edilerek aradığını bulma rahatlığı içerisinde cennetlere doğru kanat açmıştı.

İhlâsla kalkan elleri boş çevirmeyen yüce Mevlâ, Şehitlerin Sultanı, dayısı Hz. Hamza gibi onu da şehâdet mertebesine yükselterek duasına icabet etmişti. Allah'ın aslanı, dayısı, Hz. Hamza'yı o kadar çok seviyordu ki, mezarda bile ondan ayrılmak istemedi. Fahri Kâinatın mübarek gözyaşlarıyla ıslanan Uhud Şehitliğindeki mezara ikisi beraber konarak, dayısıyla aynı mezarı paylaşmıştı. Birinin ciğerleri çıkarılıp, çiğ çiğ yenmiş, diğerinin burnu, kulakları, dudakları gerdanlık yapılmıştı. Dünyada, aynı çizgide hiç sapmadan yürüyen bu iki yıldız, Kevser Havuzunun başında, havuzun Sahibinin mübarek ellerinden şerbet içmek üzere kucaklaşarak uçmuşlardı. Ne mutlu onlara ve onların izini takip edenlere... Selâm onlara ve onların izini takip edenlere...




KAYNAKLAR:

1) İbn Abdil-Ber, el-İsti'ab, c.2, s.272. Beyrut, 1328

2) İfadenin aslı yazdığımız şekliyledir. Birader yerine kaim olan, geçen manasına... Ancak halk arasında "kayın birader" şeklinde meşhur olmuştur.

3) İbn Hacer. el-İsabe c.2, s.287, Beyrut. 1328.

4) İbn İshak. Siret'u İbn İshak, s.156, Konya 1981

5) M.H. Yazır, Hak Dini Kuran Dili, c.4.s.2606 İstanbul. 1971.

6) A.L.Aleyhi'l-La'ne (Allah'ın lâneti onun ve emsalinin üzerine olsun!)

7) Hacc. 22/39

S) İbn Hacer. a.g.e. İbn Abdi'l-Ber. a.g.e. aynı yer. 9) İbn Hacer, a.g.e.. İbn Abdi'l-Ber, a.g.e.

10) Mekke ile Taif arasında bulunan ve Mekke'ye 24 Saatlik bir vadi.

11) Ali Himmet Berki ve Osman Keskinoğlu. H.E. Hz. Muhammed (S.A.V.) ve Hayatı, s.235, Ank.1981

12) M.H. Yazır a.g.e.

13) Er-Razi, Tefsirul-Kebir, c.6, s.526, Beyrut tarihsiz: el-Alusi, Ruhül-Maâni c.2. s.106, Beyrut.1984;

14) Yazır. a.g.e.

15) el-Bakara, 2/217

16) İbn Kesir, a.g.e aynı yer.

17) el-Enfâl. 8/41

18) Berki ve Keskinoğlu, a.g.e. aynı yer.

19) İbn Hacer, a.g.e. İbn Abdi'l-Ber, a.g.e.

20) İbn Abdi’l-Ber, a.g.e.

(*) Bilindiği gibi istişare heyetinin diğer üyeleri Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer ve Hz.Sa'd b.Muaz idiler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Abdullah bin Cahş (r.a.)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя.. :: ♥✿•*¨`*•✿♥ ♥✿•*¨`*•✿♥...::::iSLAM::::....♥✿•*¨`*•✿♥ ♥✿•*¨`*•✿♥. :: รคђค๒єlєг tคгiђi-
Buraya geçin: