28/KASAS-60: Ve mâ ûtîtum min şey’in fe metâul hayâtid dunyâ ve zînetuhâ ve mâ indallâhi hayrun ve ebkâ, e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).Ve size verilmiş olan her şey aslında dünya hayatının meta'ıdır (malıdır) ve ziynetidir (süsüdür). Ve Allah'ın katında olanlar daha hayırlı ve daha bakidir (kalıcıdır). Hâlâ akıl etmez misiniz?
Allahû Teâlâ “Size verilen her şey dünya hayatının meta’ıdır” diyor. Allahû Teâlâ’ya göre dünya ifadesi nefsimizi sembolize eder.
Nefs her şeyi ister. Başlangıçta bütün nefsler dalâlette olduğu için nefs şerri emreder.
12/YÛSUF-53: Ve ben, nefsimi ibra edemem (temize çıkaramam). Çünkü nefs, mutlaka sui olanı (şerri, kötülüğü) emreder. Rabbimin Rahîm esmasıyla tecelli ettiği (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, mağfiret edendir (günahları sevaba çevirendir). Rahîm'dir (rahmet nurunu gönderen ve merhamet edendir).
Bu kapsamın içine her şeyi koyabiliriz. Kimi zengin olmayı ister. Hayali, hevesi ve ideali budur. Bunun için bütün enerjisini ve zamanını kullanır. Para kazanmak için ne gerekiyorsa yapar.
Kimi başarılı olmak, kariyer sahibi olmak ister. Amacı ve gayreti bu yöndedir. Çok çalışır, dershaneye gider, özel ders alır vs.
Kiminin amacı güç ve iktidardır. Kimi şöhret ve bilinmek ister. Bir ev, araba, çocuk, mücevher… Bunların hepsi Allahû Teâlâ’nın “dünya meta’ı” dediğidir. İnsanlar bunlar için hayatlarını harcarlar. Allah’a dost olmak için, kul olmak için, O’nun rızasını kazanmak için dua etmezler. Ama nefslerinin istediği bir şey için Allah’a dua ederler. Allah’a istedikleri şeyi vermesi için yalvarırlar.
42/ŞÛRÂ-20: Men kâne yurîdu harsel âhireti nezid lehu fî harsih(harsihî), ve men kâne yurîdu harsed dunyâ nû’tihî minhâ ve mâ lehu fîl âhireti min nasîb(nasîbin).Kim Ahiret hasatını (mahsulünü, kazancını) isterse, Biz onun kazancını artırırız. Kim dünya kazancını isterse, ona (da) ondan (dünya kazancından) artırırız (veririz). Ve onun Ahirette nasibi yoktur.
Rahman ve Rahim olan Allah “kim ne isterse onu veririz” diyor. Ama onların Ahirette nasipleri yok.
Peki, hayatın devamı için bunlar gerekli değil mi?
Yani barınma, beslenme, giyinme gibi unsurlar bizim temel ihtiyaçlarımız değil mi?
Allahû Teâlâ’nın dünya dediği bizim temel ihtiyaçlarımız değil. Tarih boyu insanoğlu Allah’ın kendisine bahşettiği malı, gücü, güzelliği bir süre sonra şeytanın da tesiriyle kibirlenerek kendinden zanneder. Şirke düşer. Allah’ı değil kendi heva ve hevesini ilah edinir. Bazen insanoğlu o kadar ileri gitmiştir ki sahip olduğu güç, iktidar ve zenginliğe, itibara güvenerek Tanrı olduğunu iddia etmiştir. Nice insanı köle olarak kullanmış öldürmüş veya zulmetmiştir. Ama maalesef kendi heva ve heveslerini yani nefslerini ilah edinenlerin Allah’ın önüne geçirip de hidayeti, ölmeden önce ruhlarını Allah’a ulaştırmayı dilemeyenlerin sonu cehennemdir.
10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.
10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).
Rabbimizin bizden tek şey istiyor; ölmeden önce ruhumuzu Allah’a ulaştırmayı dilememizi; sadece dilek. Bu kalpten samimi olarak yapılmış dilek Allah nezdinde çok kıymetli. Zaten dünya malı bizimse bu dileğimiz sayesinde ahiret mutluluğunu da elde ediyoruz. Bir tek dilek; 1. kat cennetin anahtarı.
Allah’a ulaşmayı dileyen, 7 basamaklı hidayet ve takva kademelerini bir bir tırmanmaya başlar ve onun için önemli olan Yaratan Rabbine şükür ve takva sahibi olmaktır.
İşte Rabbimiz başka bir âyet de tekrar uyarıyor:
6/EN'ÂM-32: Ve mâl hayâtud dunyâ illâ leibun ve lehv(lehvun), ve led dârul âhiretu hayrun lillezîne yettekûn(yettekûne), e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret yurdu, takva sahipleri için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ akıl etmez misiniz?
Allah’a ulaşmayı dileyen takva sahibi olur ve takva sahibinin gideceği yer cennettir.
50/KAF-31: Ve uzlifetil cennetu lil muttekîne gayre baîdin.Ve cennet, takva sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı.
50/KAF-32: Hâzâ mâ tûadûne li kulli evvâbin hafîz(hafîzin).İşte size vaadolunan şey budur (cennettir). Bütün evvab (ruhu Allah'a ulaşarak sığınmış), ve hafîz olanlar (başlarının üzerine devrin imamının ruhu ulaşmış olanlar) için.
50/KAF-33: Men haşiyer rahmâne bil gaybi ve câe bi kalbin munîbin.Gaybda Rahmân'a huşu duyanlar ve münib (Allah'a ulaşmayı dileyen) bir kalple (Allah'ın huzuruna) gelenler (için).
Hep birlikte hem dünya hem ahiret mutluluğuna ulaşmak dileğiyle.
Bahar Uz