İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя..
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя..

KaRdEsLiGiN DaIm oLdUgU, sEvGiLeRiN BiRlEsTiĞi, DoStLuKlArIn bItMeDiGi AiLe fOrUmUmUzDa iYi vAkIt gEçIrMeNiZ UmUdUyLa eFeNdIm eDePlE GeLeN HüRmEtLe gIdEr.
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Îmân'a ve Îslâm'a Kur'ân Çerçevesinden Bakış

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Îmân'a ve Îslâm'a Kur'ân Çerçevesinden Bakış Empty
MesajKonu: Îmân'a ve Îslâm'a Kur'ân Çerçevesinden Bakış   Îmân'a ve Îslâm'a Kur'ân Çerçevesinden Bakış Icon_minitimeSalı Mayıs 11, 2010 8:26 pm

Îmân'a ve Îslâm'a Kur'ân Çerçevesinden Bakış

Îmânın tarifine bakarsak dîn kitaplarının tamamında; “dil ile ikrar kalple tasdik” denildiğini görürüz. Herkes dil ile ikrar ile mü’min olduğunu zanneder. Yani; “Lâ ilahe illeallah Muhammeden Resulullah” diyen herkes Müslüman sayılır. Kalple tasdik konusu ise; “Allah’a kalben inanmaktır” şeklinde öğretiye girmiştir. İşte bugün İslâm öğretisinde bilinen klasik tarif budur.

Gerçekte îmânın tarifinde, kalben Allah’a yönelmek ve iradeyle sırf O’na teslim olmak diye bir kavram unutulmuş ve tatbikatta gözükmemektedir… Kalben inanmak diye geçiştirilmiştir.

Rabbimiz; “ben kulumun kalbine günde 70 kez nazar ederim” buyurmaktadır. Kalp Rabbin nazargâhı ve tecelli yeri, oluşumlar ve varoluşlar yurdudur.

Hiç kimse kalben Allah’a ulaşmayı dilemenin tahkiki îmân olduğunu düşünemez olmuş. Onun için Bediüzzaman Hazretleri; “Zaman imanı kurtarma zamanı” demiş.

Bu asrın İmamı da aynı şeyi söylüyor, “Eğer Allah’a kalben ulaşmayı dilemezseniz hiçbir zaman kurtuluşa eremezsiniz ey insanlar” diyor.

Kitabımız Kur’ân-ı Kerim’de bakınız ne buyrulmaktadır:

HUCURAT - 14: Kâletil a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhulil îmânu fî kulûbikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â(şey’en), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).


Araplar: “Biz âmenû olduk.” dediler. (Onlara) de ki: “Siz âmenû olmadınız (Allah'a ulaşmayı dilemediniz). Fakat: “Teslim olduk.” deyin. Kalplerinize (içine) îmân girmedi. Ve eğer Allah'a ve O'nun Resûlü'ne itaat ederseniz (Allah'a ulaşmayı dilerseniz), amellerinizden bir şey eksiltmez. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur, Rahîm'dir.”

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîsinde şöyle buyuruyor: “Benim ümmetim hiçbir zaman Allah’a şirk koşmaz. Hâşâ iki demez. Ama onlar gizli şirkte olacaklar. Onlar Allah’a mülâki olmayı, âmenû olmayı, teslim olmayı dilemeyi unutacaklar.”

ŞURA- 13: kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).


Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).

Demek ki Allah’a ulaşmayı dilemeden kalben iman sahibi olunmuyormuş.

Yunus Emre bir şiirinde ;

“Dervişlik bir dilektir,

Bilene düğün dernektir

Yensiz yakasız gömlektir,

Giyemezsin demedi mi?” demektedir.

ZARİYAT - 56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn(ya'budûni).
Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım.

Rabbimiz bizi sadece kul olsunlar diye yaratmış. Ama insanlar kulluğu sadece ibadet etmek, namaz kılmak sanıyorlar. Arapça’da Abd; yani kul ile, yine Arapça’da Abid; ibadet eden kelimelerini aynı manada tefsirlerine yazdıklarından herkes de öyle öğrenmektedir.

İnsanlara sorduğunuzda “Ne Zamandan Beri Müslümansın?” diye hepsi de; “Kalu Belâdan beri” derler. Evet doğrudur ama “Kalu Belâ” ne demek? O gün neler olmuş? Ne söz vermişiz Allah’a bilemez olmuşlar, unutmuşlar. Zaten hiçbir dîni okulda da öğretilmiyor işin aslı bu yani..

Oysa Kur’ân’a baktığımızda Rabbimiz o gün neleri yaşadığımızı anlatmaktadır.

A’RAF-172 : Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne).

Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" Dediler ki: "Evet", (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk."

MAİDE-7 : Vezkurû ni’metellâhi aleykum ve mîsâkahullezî vâsekakum bihî iz kultum semi’nâ ve ata’nâ vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri).

Allah’ın, sizin üzerinizdeki ni'metini ve “işittik ve itaat ettik” dediğiniz zaman, onunla sizi bağladığı misakinizi hatırlayın. Allah’a karşı takva sahibi olun. Çünkü; O, göğüslerde (sinelerde) olanı bilir.

O gün ruhumuzdan Misak alınmış:

RAD -21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb (hisâbi).

Ve onlar Allah’ın (ölümden evvel), Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O’na (Allah’a) ulaştırırlar.Ve Rab’lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.

Fizik bedenimizden Ahd alınmış:

YASİN-60: E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).

Ey Âdemoğulları! Ben sizden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), sizin için apaçık bir düşmandır.

YASİN-61: Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).

Ve Bana kul olun! (İşte) bu, Sıratı Mustakîm’dir.

Nefsimizden Yemin alınmış:

MÜDDESSİR-38 : Kullu nefsin bimâ kesebet rehîneh(rehînetun).

Bütün nefsler, iktisap ettikleri dereceler itibariyle rehinedirler.

MÜDDESSİR-39 : İllâ ashâbel yemîn(yemîni).

Yemin sahipleri (yeminlerini yerine getiren nefsler) hariç.

İrademizden Misak alınmış;

RAD-20: Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâk(misâka).

Onlar, Allah’ın ahdini (nefslerinin yeminini, ruhlarının misakini ve vechlerinin ahdini) ifa ederler (yerine getirirler). Ve misaklerini (ruhlarının Allah’a ezelde verdiği ölümden evvel Allah’a ulaşma yeminini) bozmazlar.

AL-İ İMRAN-76 : Belâ men evfâ bi ahdihî vettekâ fe innallâhe yuhibbul muttekîn(muttekîne).

Hayır, (öyle değil)! Kim (Allah ile olan) AHDini yerine getirir de takva’ya ulaşırsa (takva sahibi olursa), muhakkak ki; Allah, takva sahiplerini sever.

ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye'tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).

Allah’a yönel (ruhunu Allah’a ulaşmayı dile) ve Allah’a teslim ol. Üzerine azap (kabir azabı) gelmeden önce (ölümden önce). Yoksa sonra yardım olunmazsın.

RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).

O’na (Allah’a) yönelin (O’na ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

FECR-28 : İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten).

Allah’tan razı ol ve Allah’ın rızasını kazan. (Ey ruh!) Allah’a (Rabbine) geri dönerek ulaş.

ZARİYAT-50 : Fe firrû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun).

Öyleyse Allah'a kaç (Allah'a ulaş, Allah'a sığın). Muhakkak ki; ben, sizin için apaçık bir uyarıcıyım.

LOKMAN-15: vettebi’ sebîle men enâbe ileyy (ileyye), summe ileyye merciukum fe unebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn (ta’melûne).

Kim Bana yönelmişse (ruhunu Bana ulaştırmayı dilemişse) sen de onun yoluna tâbî ol (aynı yolu takip ederek sen de Bana ulaş). Sonra (ölümden sonra) hepiniz Bana döneceksiniz (Azrail (A.S) sizi Bana getirecek). Size yaptıklarınızı haber vereceğim.

NİSA-58 : İnnallâhe ye’murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran).

Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi emreder. İnsanlar arasında hakemlik ettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki; Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki; Allah, işiten ve görendir.

Gerçek bu ise yazık etmiyor muyuz kendi kendimize? Ne zaman gerçeği öğreneceğiz ve öğreteceğiz. Ne zaman Kur’ân’a döneceğiz. Ne zaman Kur’ân’daki İslâm’ı yaşayacağız.

Yarın geç olmadan Rabbimizi dileyelim, Rabbimize teslim olalım ve emaniyeden yüz çevirelim.



Durdu Bahadır
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Îmân'a ve Îslâm'a Kur'ân Çerçevesinden Bakış
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя.. :: ♥✿•*¨`*•✿♥ ♥✿•*¨`*•✿♥....::::EDEBİYAT::::..♥✿•*¨`*•✿♥ ♥✿•*¨`*•✿♥. :: ๓คкคlєlєг-
Buraya geçin: