İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя..
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя..

KaRdEsLiGiN DaIm oLdUgU, sEvGiLeRiN BiRlEsTiĞi, DoStLuKlArIn bItMeDiGi AiLe fOrUmUmUzDa iYi vAkIt gEçIrMeNiZ UmUdUyLa eFeNdIm eDePlE GeLeN HüRmEtLe gIdEr.
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Hasan El-Benna

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
fatımazeyneb
Admine
Admine
fatımazeyneb


Mesaj Sayısı : 118
Kayıt tarihi : 19/09/09
Nerden : burdur

Hasan El-Benna Empty
MesajKonu: Hasan El-Benna   Hasan El-Benna Icon_minitimePtsi Ara. 07, 2009 2:15 pm

17 Ekim 1906'da Mısır'ın Mahmudiye kentin-
de doğan Hasan el-Benna dini ve ilmi yönden
köklü bir aileye mensuptur. Babası hadis alimi
idi. Hadis konusunda bizzat kendisinin de yazdığı
eserler vardır. İşte böyle ilmi bir yuvada büyüyen
Benna ilim, takva ve zühd atmosferinde çok güzel
yetişmiştir. Daha küçük yaşlarda üstün bir zeka-
ya sahip olduğu gözleniyordu. Gece namazlarına
ve pazartesi, perşembe günleri oruçlarına devam
ediyordu. Küçük yaşlarında Kur'an-ı Kerimi yarı-
sına kadar ezberleyen Benna 15 yaşlarında hıfzı-
nı tamamladı.

Yüzünün hatlarında -devamlı bir elem ve hü-
zün görünüyordu. Kalbinde müslümanların dert-
lerine çareler arama aşkı vardı. Onun bu hali za-
man zâman bazı kötülükleri bizzat kendi eliyle
değiştirmeye götürüyordu.

Nafile ibadetlere devam etmesiyle ruhu en-
ginleşmiş ve nefsi daha da ,paklaşmıştı. Ayrıca
daha talebelik yıllarındaki İslâmi çalışmaların-
dan dolayı da genel kültürü oldukça gelişmişti.
Okuduğu medrese de "kötülüklere karşı mü-
cadele" adında bir teşkilat kurarak bazı önemli
şahsiyetlere mektuplar gönderip, onlara nasihat
etmeye ve onların dikkatlerini toplumdaki kötü-
lüklere çekmeye başlamıştı.

Liseden mezun olduğunda Mısır'daki tüm ta-
lebeler arasındaki sıralamada beşinciydi. Üniver-
siteyi ise."Darul Ulum"da okumuştu. Universiteyi
bitirme imtihanlarını verirken onsekizbin şiir
beyti ve bir o kadarda nesir ezberlemişti. Darul
Ulum'u bitirdiğinde onun ayarında talebe yoktu.
Çünkü birincilikle bitirmişti.

Üniversiteyi bitiren Hasan el-Benna İsmaili-
ye'deki okullardan birine tayin edilmişti. O za-
man İngilizlerin tüm güçleri İsmailiye'de toplan-
mıştı. Okullarda Avrupa usulü eğitim yapılıyor-
du. İsmailiye bu haliyle sanki Londra'nın muhit-
lerinden birini andırıyordu.

Halkın çoğu ise bir İngiliz şirketi olan "Su-
veyş"te işçiydiler. Hasan el-Benna İngilizlerin Mı-
sır halkını ezdiğini ve onu zelil ettiğini görüyor-
du. Mısır halkı sanki onların kölesiydi. Her türlü
fesat almış yürümüş ve haramlar mübahlaştırıl-
mıştı. Özellikle 1924'de ****** tarafından hila-
fet yıkıldıktan sonra bu durum daha da artmıştı.
Diğer taraftan Benna batılıların İslâmı ortadan
kaldırmak için yaptığı çalışmaları gördükçe kalbi
parçalanıyordu. İşte Benna o dönemleri anlatırken
şöyle diyordu: "ALLAH bilir nice geceleri ümmetin
dertlerine çareler aramak için geçirdik. Ve ümme-
tin hallerini tahlil etmek, dertlerini ortadan kal-
dırmak için ne kadar düşündük. Bu hallerin tesi-
rinden bazen ağlama durumuna gelirdik."
Derken Hasan el-Benna kendilerinde hayır
alemetleri olan bazı kişilerle irtibata geçiyordu.
Kendisiyle birlikte altı kişi biraraya gelerek
İslâmi çalışmaların çekirdeğini oluşturmak için
anlaştılar. Benna bu kurduğu teşkilatına yeni bir
isim almaması için "Biz Müslüman Kardeşleriz"
dedi ve cemiyetin adı "İhvan-ı Müslimin" oldu.
Benna ilk davetine İsmailiye'de başlamıştı.
Çalışmalarını bereketlendiren ALLAH Teâlâ onun
elleriyle kahvelerde zamanlarını boşa geçiren in-
sanlardan İslâm davası için mümtaz şahıslar ye-
tiştirmişti. Bunlara örnek olarak İslâm davasının
ilk öncülerinden Şeyh Muhammed Fergali İngiliz
komutanının karşısına dikilmiş şöyle diyordu:
"Beni bu İsmailiye'den sadece bir kişinin emri çı-
kartabilir. O da Hasan el-Benna" '
Hasan el-Benna İsmailiye'deki çalışmaları ge-
nişleyince ve tüm gayretlerini İslâm için tahsis
edince İsmailiye'den Mısır'ın başkenti olan Kahi-
re'ye taşındı. İhvan-ı Müslimin'in merkezini ora-
da kurdu.

Bütün gayretlerini İslâma davet ve onu tanıt-
ma yolunda harcadı. Köyleri gezdi, şehirleri do-
laştı. Gittiği her yere bir şube açıyordu. Öyle ki
bir kaç sene içinde İhvanın hareketi Mısır'ın gö-
zünü ve kulağını doldurmuştu. Her tarafta ona
katılmalar oluyor ve Mısır'ın evlatları onun ka-
natları altına giriyordu. Bunu gören hükümet İh-
vanın yayılmasından korkarak onu kontrol etmek
için her türlü çareye başvuruyordu.

Hasan el-Benna'yı gizli istihbarattan bir çok
kişi takip etmeye başlamıştı. O nereye giderse on-
larla peşinden ayrılmıyorlardı. Derken 1947 se-
nesinde Hasan el-Benna bazı mücahidlerini Filis-
tin'e gönderiyordu. Filistin dağları ve köyleri da-
ha önce görmedikleri ender mücahidler görmeye
başlamışlardı. Evet Filistin yahudiye kuvvetli bir
ders vermek ve onlara zilleti tattırmak için ölümü
hayata tercih eden insanlara şahit olmuştu.

Bu arada Kral Faruk, bu büyük gelişmeler-
den dolayı meseleyi İngilizlerle beraber düşünme-
ye başladı. Özellikle Kral Faruk'un Mısır ordusu-
na dağıttığı silahların bozuk olduğunun anlaşıl-
masından ve arapların hıyanetlerinin açığa çık-
masından sonra Kral Faruk için mesele iyice teh-
likeliydi. Filistinde cihad eden İhvan-ı Müslimin
Mücâhitlerinin Mısır'a gönderilmesinden korkan
Faruk, Müslüman Kardeşleri tutuklatıp hapisha-
nelere dolduruyordu. Dışarıda sadece Hasan el-
Benna kalmıştı. Kralın maksadı onu öldürtmekti.
İşte bu esnada Mahmud Abdulmecid gizli is-
tihbarattan beş kişiyi Benna'yı öldürmeleri için
gönderdi. Ve Kahire'nin en büyük meydanında
Müslüman Gençler Teşkilatının önünde 12 Şubat
1949 tarihinde Hasan el-Benna kurşunlandı. Te-
davi için hastaneye kaldırıldı. Bu arada Benna'ya
müdahale edilmemesi ve kan kaybından ölmesi
sağlandı.

Böylece ömrünün sonuna kadar tebliğ için ça-
lışan Hasan el-Benna ruhunu tertemiz olarak Al-
lah Teâlâ'ya teslim ediyordu. Cenazesini bir yaşlı
babayla birlikte dört kadın kabre götürmüştü.
Bölgede elektrikler kesilmiş ve bu dört kadın deh-
şet verici bir ortamda tankların arasında Ben-
na'yı götürüp defnetmişlerdi. Bütün bunlar yet-
miyormuş gibi müslümanlar Benna'nın cesedini
çıkarıpta gösteri yapmasınlar diye mezarının ba-
şında nöbet tutturuyordu.

Hasan el-Benna dünyayı terketmiş Kral Fa-
ruk'ta Hasan el-Benna korkusundan rahata ka-
vuşmuştu. O öldüğünde çocuklarına ihtiyaçlarını
giderecek bir şey bırakmamıştı. Hatta ev kirasını
bile verecek durumları yoktu.

Faruk, Hasan el-Benna'dan kurtulmuştu ama
geriye bir problem kalmıştı. O da İhvan-ı Müsli-
minin Filistinde hala cihada devam eden müca-
hid gruplarıydı. Bunlardan kurtulmak için Fa-
ruk, Mısır tanklarına ve askerlerine Filistin'e ha-
reket emri verdi. Maksadı oradaki İhvan mensup-
larını tutuklatmaktı. Ve tanklar kampların etra-
fındaki duvarları döverek mücahidleri ya teslim
olmak ya da üzerlerine topların atılmasına razı
olmak arasında seçim yapmaya zorladılar. Müca-
hidlerde etrafın cehenneme çevrilmesini isteme-
diklerinden teslim oldular. Oradan hapishaneye
taşınan mücahidler böylece duvarlar arkasına
terkediliyordu.

Gerçek şu ki liderlikte büyüklüğün belli bir
ölçüsü yoktur. Bazen olur ki büyüklük ilmi yön-
den olur. Bazen büyük bir fatih veya keşifçi, ya
da bir ruhi terbiyeci yahud da bir siyasi lider bü-
yük olabilir. Fakat kalıcılığı bakımından en bü-
yük lider ümmeti yeniden inşa eden, yeni nesille-
rin yetişmesini sağlayan ve tarihin gidişatını de-
ğiştiren liderlerdir.

İşte Hasan el-Benna bu kalıcı liderlerden biri-
si, belki de yirminci yüzyılda İslâm tarihinde en
göze çarpanlardandı. Onun bu büyüklüğü sadece
alim oluşundan veya iyi bir hatipliğinden ya da
siyaset adamı oluşundan değil, İslâm davasını bi-
na eden yeni bir nesil yetiştirmesinden ve özelde
Mısır'ın genelde de İslâm aleminin tarihini sars-
masındandır. Bu gün dahi onun şiddetli sarsma-
sından olaylar gidişatını değiştirmektedir.

Mısır'ın yeni tarihini yazmak isteyen herhan-
gi bir tarihçi, yahut Filistin meselesini yazmak is-
teyen birisinin Hasan el-Benna'yı yazmadan bu
konuları yazamaması onun büyüklüğünü göster-
meye kafidir.

Tarihçilerin her ne kadar Hasan el Benna hakkında
kendilerine özgü ayrı ayrı görüşleri olsa da,
hepsi de olayların meydana gelişinde Hasan
el-Benna'nın büyük tesirleri olduğunda ittifak
etmektedirler.

Bu olaylar ki yarım asırdan günümüze kadar
hala tesirini devam ettirmektedir. İsterse günü-
müzdeki insanlar onun kıymetini bilmesinler ve
isterlerse onun hayatında veya şehadetinden son-
ra da onu gereği gibi takdir etmemiş olsunlar. Bu
durum bütün liderler için böyledir. İnsanların ve-
ya ileri gelenlerin onun kıymetini gereği gibi bile-
memeleri El-Benna'ya en ufak bir zarar veremez.

Gerçek şu ki, İslâm önderleri tarihte hiç bir
zaman insanlar bilsinler ve taktir edip methetsin-
ler diye,çalışmamışlardır. Bilakis İslâm onları öy-
Ie özel bir duruma getirmiştir ki, tarihte bizden
başka milletler bu önderleri pek bilemezler. Çün-
kü İslâm onları ruhi terbiye ve büyük bir iman
üzere yetiştirir. Oyle ki o ruhaniyet özel bir anla-
yış kazandırmış, hayatın gerçek yönlerini ve var-
lığın sırlarını öğretmiştir.

İslâm onları öyle yetiştirmiştir ki en üstün fe-
dakarlıkları yaparlar ve insanlığa karşı çok bü-
yük bir muhabbet beslerler. İşte İslâm önderle-
rini kendi aralarındaki bazı mizaç farklılıklarıy-
la birlikte onların genel durumu budur. Onlar Al-
lah rızasından başka hiç bir şey de istemezler.
Sadece ALLAH'ın hesabından korkar ve O'ndan se-
vap beklerler. Yalnız ALLAH'ın indinde itibarları
olsun isterler. Hiç bir zaman kendileri için rahat-
lık ve huzuru talep etmezler, rahatlığı ancak Al-
lah'a kavuşmakta ararlar. Onlarda şöhret veya
methedilmeyi isteme, yahut makam hırsı veya
haset bulunmaz. Onların dünya hayatı veya şehe-
vi arzuları için herhangi bir iş yapmaları müm-
kün değildir. Onlar insanlardan karanlıkları kal-
dırmak için gönderilmiş bir nurdurlar. Gökyüzün-
de devamlı olarak parıldarlar. Onlar yeryüzünde-
ki topraklara karışmayan ve en yüksek bina ile
en küçüğüne dahi vuran bir güneş şubesi gibidir-
ler.

Yeryüzündeki tüm şer güçler, sömürgeciler,
krallar, partiler, Ezher Üniversitesi ve fesat ehli
Hasan el-Benna ile mücadele ettiler. O da bütün
bunlara karşı savaştı. Halk bizzat kendi menfaa-
tinden cahil kaldı. Hepsi de Hasan el-Benna'nın
yolunu engellemek ve davasından alıkoymak için
çalışmalarına rağmen o, yüce dağlar gibi, rüzgara
ve balyozlara aldırış etmeden yoluna devam etti.
O, yolunu tutmak için belki sağa sola sallanmıştır
ama bütün tehditlere rağmen hiç bir zaman ka-
sırgalardan etkilenerek davasından geriye adım
atmamıştır. Dünya onun etrafında kararmış olsa
da, o hiç bir zaman zafere olan kuvvetli imanın-
dan en ufak bir zayıflık göstermemiştir. Karşı
kuvvetler ne kadar çok olsa da ve ne kadar üzeri-
ne çullansalarda o, hiç bir zaman mücadelesinde
yenilmemiştir.

Bütün bunlara rağmen, tıpkı arkadaşlarına
olduğu gibi düşmanlarına bile gönlü açıktı. O, hiç
bir zaman düşmanlarından birine karşı hasetlik-
ten dolayı tiksinmemiştir. Çünkü büyük insanla-
rın kalbinde hasede yol yoktur. Fakat onun tik-
sinmesi ve kerih görmesi, düşmanın batıla sap-
masından, fesadından ve iftiralarındandı. Eğer
düşmanı kötülük ve şer yolurida gitmeye devam
ediyorsa ve halkın menfaatlerine zarar veriyorsâ
onlardan nefret eder tiksinirdi. Tıpkı hakka karşı
inatlık eden basiretsizlik göstererek anlayışsızlık
yapan ve ahlaki bakımdan davayâ sıkıntı veren
dostlarından nefret ettiği gibi.

Fakat Benna bütün bunlara rağmen
Rasûlullah'ın Uhud günü yaralıyken ettiği şu du-
ayı devamlı olarak ediyordu: "ALLAH'ım sen benim
kavmimi hidayete erdir. Çünkü onlar bilmiyor-
lar." Düşmanları devamlı olaak ona karşı hile ve
tuzakları sürdürürken o da düşmanlarına karşı
sürekli şefkat ve nasihata devam ediyordu.
Benna'nın bu hali, ta onu her türlü kuvvet-
ten, makamdan ve yardımcıdan yoksun bir halde
tek başına karanlıkta vurarak öldürdükleri za-
mana kadar devam etti.

Evet onu öldürdüler.
Onlar kuvvetli Benna ise zayıftı.
Onlar hükümran Benna ise bir kenara itilmişti.
Onlar silahlı, Benna ise eli boştu.
Evet Benna'yı öldürdüler,
şimdi onlar katil ve mücrim, Benna ise mutlu ve saadet içinde.

Daha sonra onlar halkın merhametinden ko-
vulurken, Benna ALLAH'ın rahmetiyle bağışlanı-
yordu. Onlar şimdi batı ülkelerinde dağılmış vazi-
yette. Benna ise istirahatgahında.
ALLAH O'na ve tüm mücahidlere bol bol rahmet etsin. ( Amin.)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
fatımazeyneb
Admine
Admine
fatımazeyneb


Mesaj Sayısı : 118
Kayıt tarihi : 19/09/09
Nerden : burdur

Hasan El-Benna Empty
MesajKonu: Geri: Hasan El-Benna   Hasan El-Benna Icon_minitimePtsi Ara. 07, 2009 2:19 pm

Allah Gayemiz
Peygamber Önderimiz
Kur'an Yaşamımız
Cihad Yolumuz
Şehadet
En Büyük Arzumuz
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Hasan El-Benna
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя.. :: ♥✿•*¨`*•✿♥ ♥✿•*¨`*•✿♥...::::iSLAM::::....♥✿•*¨`*•✿♥ ♥✿•*¨`*•✿♥. :: iѕℓαмi şαнѕiуєтℓєя-
Buraya geçin: