Cenâb-ı Hak âyet-i kerimede şöyle buyurur:
“Ayetinde Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin duânıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir.”
(Mü’min-60)
Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- umre için kendisinden izin isteyen Hazret-i Ömer (radıyallahu anh):
“–Kardeşim bizi de duâna dâhil et bizleri unutma!” buyurmuştur. (Tirmizî Deavât 109/3562)
Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- bu iltifatkâr talep karşısındaki hâlini:
“–Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’ınbu sözüne karşılık bana dünyâyı verselerdi bu kadar sevinmezdim.” diyerek dile getirmiştir. (Ebû Dâvûd Vitir 23/1498)
İşte bu misâl -diğer hikmetlerinin yanı sıra- umre ibâdetinde duâların sâir zamanlara göre çok daha makbul olduğunu da ifâde etmektedir. Demek ki feyizli bir umre ibâdetinde yapılan samîmî ilticâların çok büyük bir ecri bulunmaktadır.
Hacdan sonra ve bilhassa Ramazân-ı Şerîf’te yapılan umreler mânen arınmanın en feyizli vesîleleridir. Nitekim Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hadîs-i şerîflerinde Ramazan ayında yapılan bir umrenin kendisiyle yapılmış bir hac gibi olduğunu beyan buyurmuştur.
(Buhârî Umre 4; Müslim Hac 221)