vuslatım özlemimdir Yönetici
Mesaj Sayısı : 916 Kayıt tarihi : 02/04/09 Yaş : 47 Nerden : SİVAS
| Konu: Özür Dilemek Salı Haz. 02, 2009 10:01 am | |
| Bir yıl içerisinde kaç kişiden özür diledik acaba?
Hiç mi kusur işlemedik?
Yoksa ağırımıza mı gidiyor bu iki kelimeyi kullanmak?
Oysaki hatasız insanın olmadığını hepimiz biliyoruz. Ama nedense o sihirli sözcükleri kullanmak nefsimize çok zor geliyor. Aslında gönül ister ki insan hiçbir zaman özür dileyecek duruma düşmesin. Ama beşer, şaşar işte.
Peygamberlerden başka hiçbir insan dört dörtlük ve mükemmel bir şekilde yaratılmamıştır. Oysaki dünyada bütün ilahi ve beşeri sistemler özür dilemeyi bir mecburiyet, gereklilik olarak benimsemişlerdir. Günlük hayatımızda nezaket kuralları çok önemlidir.
Teşekkür etmek gibi özür dilemek te bir nezaket kuralıdır.
Üstelik kim olursanız olun, hangi makam ve mevkide oturursanız oturun özür dileyeceğiniz insanın mutlaka hakkını çiğnemişsinizdir. Kul hakkının önemini de biliyorsanız eğer, özür dilemeniz gerekmektedir. Özür dilemek büyük bir erdemdir. Eğer laf olsun diye özür dileniyor ise bu kez o erdemi özrü kabul edecek olan göstermek zorunda kalacaktır.
Bazen de dilediğimiz özür, kabahatimizden büyük olur. Bu ise çoğunlukla insanoğlunun gerek bilerek gerekse bilmeyerek birçok kez tercih ettiği bir özür dileme yöntemidir. Bir amirin memurundan özür dilemesi asla düşünülemez(!)
Çocuklardan, kadınlardan, sokakta gördüğünüz pejmürde kılıklı bir garibandan özür dilemek ise zaten bizim edebiyatımızda kesinlikle yazmaz. Hal böyle olunca da toplumsal gerilimler, başkaldırılar, saygı ve sevgide kusur etmeler kaçınılmaz olmaktadır.
Kelime anlamı itibariyle özür dilemek; Özrünü kabul etmek, hatalı olduğunu karşı tarafa beyan etmek ve af dilemektir. Dünya üzerinde birçok millet için geçerli bir nezaket kuralıdır.
Özür dilemek yiğidin şanındandır.
Hatalı olduğunu anlayıp özür dilemesini bilen bir insan gerçekten güçlü ve yüce bir insandır.
Özür dilemeyi gururuna yediremeyen ve bu acizliğini fiziksel gücü ile kapatmaya çalışanlar ise aslında biçare zavallılardır | |
|
islaminesilerkam Yönetici
Mesaj Sayısı : 101 Kayıt tarihi : 31/03/09 Nerden : aydın
| Konu: selam Çarş. Haz. 03, 2009 6:54 pm | |
| selamun aleyküm ne olursa olsun haklı yada haksız insanınm kardeşimnden özür dilemesi kadar güzel erdemlik 0lamaz bu fani hayatda... emeğinize sağlık güzel bir konuya deyinmişsiniz...selamla kalın.. | |
|
vuslatım özlemimdir Yönetici
Mesaj Sayısı : 916 Kayıt tarihi : 02/04/09 Yaş : 47 Nerden : SİVAS
| Konu: Geri: Özür Dilemek Çarş. Haz. 03, 2009 9:46 pm | |
| En güzeli özür dileyecek durumda kalmamak, gönül incitmekten,zarara zararla karşılıkta bulunmaktan sakınmak.
Gönül kabesine zarar verenin gerçekte onun sahibini incitmiş gibi olacağını düşünmek.
Kırmamak daha kolay,istediğimizde başarabiliyoruz da kırılmamak ne kadar zor!
Olgunluğun en üst seviyesi olsa gerek.
Nasihatim kendimedir!
Kalbi seviyeni 'seni öldürmeye gelen sende hayat bulsun' düsturunu gerçekleştirecek kıvama getirmelisin.
| |
|
vuslatım özlemimdir Yönetici
Mesaj Sayısı : 916 Kayıt tarihi : 02/04/09 Yaş : 47 Nerden : SİVAS
| Konu: Geri: Özür Dilemek Perş. Tem. 23, 2009 9:46 am | |
| Özür dilemek, insanın ayrıcalığıdır
Bana yazarak, kendini çok günahkâr görüp, artık varlığından utandığını, Rabbinin karşısına çıkmayı da iki yüzlülük gibi gördüğünü söyleyen kardeşlerim var. Bu kardeşlerimi ümide davet ediyorum; Allah'ın rahmetinden umut kesmemeleri gerektiğini hatırlatıyorum. Unutmayın ki, bu konuda kimse kimseden daha aşağıda ya da yukarıda değildir. Defterlerimiz açılmadan "iyi" ya da "kötü" olduğumuza karar veremeyiz. Çünkü kimse kimsenin gerçekte işlediği günahı bilmiyor; herkes hataları konusunda kendisine sırdaştır. Öyleyse, kendimizi çok günahkâr bilme halini umutsuzluk sebebi değil, Rabbin af dergâhına daha çok yakınlık kazanma fırsatı olarak görelim. "Senden başka kime gideyim ki.." çaresizliğini ancak o utanç ve pişmanlık halinde yaşarız. Çarenin yalnız O'nda olduğunu içten içe bilme halini samimi tazarrularımız için, gözü yaşlı yakarışlarımız için başlangıç eyleyebiliriz. Böylesi günahların ağırlığının bizi O'nun dergahına götürmesi, hiç günahsızlık sandığımız şımarıklık hallerinden daha hayırlı olabilir. Sonunda kibir ve kendini beğenmişlik üreten bir hatasızlık değil de, bizi mahcup eden, kusurumuzu itiraf ettiren bir hata Rabbimize daha doğrudan bir yakınlık vesilesi olabilir.
***
Tövbe etmek özür dilemektir. Rabbimizin ancak biz insanlara takdir ettiği bir nasiptir özür dilemek. Belki de meleklerden üstün olabileceğimizin sırrı burada saklıdır. Çünkü, melekler hiç hata etmedikleri/edemedikleri için özür dilemeleri gerekmez. Şeytan ise hatasını hata olarak kabullenmediği için özür dilemez. Ancak insan, hata eder, hata ettiğini kabul eder, özür diler.
***
Özür dilememizin Rabbimizce hoş görülmesi, çokça hata edelim de çokça özür dileyelim şımarıklığını da beslememeli. Artık olmuş bitmiş günahlardan, omuzumuzda pişmanlığını ağır bir taş gibi taşıdığımız hatalarımızdan söz ettiğimizde, hoşnut olunan özürden söz edebiliriz. Yani, geçmişe doğru özür dileriz. Geleceğe doğru özürler saklayarak, günahlar planlayamayız. Ki gelecekte yapmamaya azmetmek, karar kılmak, geçmişe dönük özrümüzün de içtenlik göstergesidir. Yoksa, rahmete güvenip de günah işlemiş oluruz. Geçmiş günahlarımız için rahmete sığınmalıyız ama rahmete sığınıp gelecek günahlara niyetlenmemeliyiz.
***
Rabbimizin hatalarımızı ve kusurlarımızı affetmesi, günah ve isyanlarımızı bağışlaması O'na ibadet yollarımızı açık tutmak içindir. Yüzümüzü rahmetine ve bağışlayıcılığına dönük tutmak içindir. Üstelik Rabbimiz bizi affetmekle kalmıyor, bize hatalarımıza rağmen yine şefkat ediyor, merhametini gösteriyor; sanki hiçbir şey olmamış gibi bizi sevmeye devam ediyor. Bize darılmıyor, bizi gözden çıkarmıyor, bizi kendisinden uzaklaştırmıyor. Yoksa, O'na ibadet etmeye yüzümüz tutmaz, O'nun rahmetinden ümidimizi keser, huzuruna varmaya utanırdık. Tövbenin varlığı ve Rabbimiz katında hoşnutlukla karşılanması, bize eşsiz bir nezâketle şunu hatırlatıyor: Rabbinize pişmanlığınızı arz ettiğiniz sürece, Rabbinizden rahmet umduğunuz sürece, O'na giden yolları açık tutarsınız. O tövbe etmenizi sever, size çok merhamet eder. Rabbiniz sizden günahsızlık beklemiyor, ancak içten özürler bekliyor. Sizi O'ndan uzaklaştıran günahınızın çokluğu değil, özrünüzün yokluğudur.
***
İnsan kendi günahını başka herkesten iyi bilir. Başkalarının günahlarına kendi günahımız kadar aşina değilizdir. Öyleyse en çok günahkâr bildiğimiz kişi kendimiz olmalıyız. Şüphesiz Allah kendi günahlarımızı kendi bildiğimizden daha iyi bilir; O'ndan bir şey saklayamayız. Allah ki rahmet sahibidir; rahmeti gereği kusur işleyip yine kendisine dönmemizi ister. Kendimizi hiç günahsız sanmamızdansa, hatamızı bilip pişmanlık ve gözyaşıyla O'na dönmemiz O'nu daha çok hoşnut eder. Şu halde, günahlarımızı en iyi bilen, günahlarımızı bilmemizden hikmetiyle hoşnut olan Rabbimize dönüp O'ndan af dilemeliyiz. Ne kendimizi masum zannedip O'nun affına muhtaç olmadığımızı sanalım, ne de kendimizi çok günahkâr bilip O'nun affından ümidimizi keselim.
SENAİ DEMİRCİ
| |
|