İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя..
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя..

KaRdEsLiGiN DaIm oLdUgU, sEvGiLeRiN BiRlEsTiĞi, DoStLuKlArIn bItMeDiGi AiLe fOrUmUmUzDa iYi vAkIt gEçIrMeNiZ UmUdUyLa eFeNdIm eDePlE GeLeN HüRmEtLe gIdEr.
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:11 pm

http://www.islamisohbet.com/forum/islami-videolar/2689-namaza-davet/
-----------------------------------------------------------------
BÜTÜN HERKEZİ NAMAZ KILMAYA DAVET EDİYORUZ. ŞÜPHESİZ Kİ İNSANLAR ALLAH'A KULLUK (İBADET) ETMEK İÇİN YARATILMIŞLARDIR. İBADETLERİN EN ÖNEMLİSİ İSE NAMAZDIR. ÖLÜNCE VERİLECEK İLK HESAP KİŞİNİN NAMAZLARIDIR. GELİN BU HESABI KOLAY VERELİM.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:21 pm

BENİM KALBİM TEMİZ

Namazla ilgili sohbet veya tavsiyeler üzerine kimi insanlar hemen ortaya atılır:

“Kardeşim, sen benim kalbime bak. Benim kalbim temiz. Hiç kimseye kötülük

düşünmüyorum.”

Bunu söyleyen insanlar, gerçekten Rabbimizin emirleri ve dinimiz İslâmiyet

hakkında pek bir şey bilmiyor.

Öncelikle, “Benim kalbim temiz” diyerek böbürlenmek, kendini beğenmek ve

namaz kılanları kalpleri kirli olan insanlar olarak görmek büyük bir hatadır.

Çünkü dinimiz, alçakgönüllü olmayı, asla büyüklenmemeyi emreder.

Kalbinin temiz olduğunu herkes kendisi değil, başkaları söylemelidir. Bir

kimse elbette kendisini iyi görür. Asıl hüner, başka kimselerin onu takdir etmesidir.

Asıl önemli konu şudur: Namazı emreden Rabbimiz ve onu bize öğreten Peygamberimizdir.

Hiçbir ayet ve hadiste, “Ey kalbi kirli olanlar, namaz kılın. Kalbi

temizler, siz yan gelip yatabilirsiniz” diye bir emir yok.

Namazla ilgili tüm emirler, mü’min ve Müslüman olanlar içindir. Üstelik kalbiniz

temizse, daha fazla namaz kılmalısınız.

Dünyanın gelmiş geçmiş kalbi en temiz insanı, Peygamberimizdir. Hiç kimse

için kötülük düşünmemiş, hatta canına kast eden nice düşmanlarını affetmiştir.

Ancak en çok namaz kılan da yine odur. Bir bakıma şunu söyleyebiliriz: Kimin

kalbi temiz, imanı güçlü, teslimiyeti fazlaysa, o kişi daha çok namaz kılar.

Bu yüzden “Kalbim temiz” bahanesi hiçbir temele dayanmayan asılsız bir safsatadan

ibarettir.


En son Zeynep-Aylin 58 tarafından Salı Mayıs 19, 2009 4:31 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:23 pm

CAMİYE VE ABDEST YERİNE UZAĞIZ

Bir grup dindar ve namaz kılan insan bir otobüs kiralayarak İstanbul’u gezmeye

geliyorlar. İçlerinde iman ve Kur’an’a hizmet etmek aşkıyla yanıp tutuşan

çok gayretli, namaza karşı çok dikkatli gençler var. Niyetleri sabah namazını Süleymaniye

Camisinde kılarak, manevî havayı doyasıya teneffüs etmek, âdeta

asırlar öncesinin feyizli dünyasında bir saat geçirebilmek.

Ne var ki, şehrin içinde, tam da sabah namazı vaktinde otobüs arıza yapıyor.

Bir türlü sorunu çözemiyorlar. Tabiî o saatte her yer kapalı ve bir tamirci getirmek

imkânsız. Olayı anlatan arkadaşım, maalesef sabah namazını kılamadıklarını

söyledi. Kulaklarıma inanamadım, “Nasıl olur, hiçbir çözüm aklınıza gelmedi

mi?” dedim. “Çevreyi tanımıyoruz, etrafta cami yok” dedi arkadaşım. Oysa bahsettikleri

yerin birkaç yüz metre ötesinde cami vardı. Tabiî yüksek katlı binalardan

dolayı gözükmüyordu. Daha baştan, “Cami yok, çevreyi bilmiyoruz, namaz

kılacak bir yer bulamayız” diye düşündükleri için kaybetmişlerdi.

Eğer kafalarında, “Kesinlikle namazı kılmalıyız, onun önünde hiçbir engel tanımayız”

düşüncesi olsaydı, Allah onlara mutlaka bir çıkış yolu gösterecekti.

Meselâ, iki kişi bir taksiyle etrafı gezer, buldukları camiye bütün arkadaşlarını

götürürdü. Belki çok az bir masraf edilirdi, ama “dünya ve içindekilerden daha

hayırlı olan sabah namazı” kazaya kalmazdı.


En son Zeynep-Aylin 58 tarafından Salı Mayıs 19, 2009 4:32 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:24 pm

YER TEMİZ Mİ? ORTAM UYGUN MU?

Bazı kimseler, bulundukları yerin temiz olmadığını ya da namaz kılacak uygun

bir yer bulamadıklarını namaza engel gösterirler. Oysa toprakta, betonda,

tahtada, parkede, camda, çimde namaz kılabiliriz. Yeter ki, gözle görünen, mutlaka

fark edilen bir pislik olmasın.

Eğer namaz kılacağınız yer üzerine halı, kilim, hasır gibi bir şey döşenmemişse,

hiç çekinmeden paltonuzu, ceketinizi veya kazağınızı çıkarıp serin. Bir keresinde

yazdığım bir yazıdan dolayı savcıya ifade vermek üzere mahkemeye gitmiştim.

Sıramızı beklerken namaz vakti girdi. “Nasıl olsa ifademizi verdikten

sonra vakit kalır ve o zaman kılarım” diye düşünebilirdim. Ama en güzeli namazı

vaktinde kılmaktı. Çünkü ne olur ne olmaz, bir aksilik çıkar ve namazımıza

yazık olurdu. Hemen lavaboda abdestimi aldım ve bulunduğumuz kattaki kapıdan

terasa çıktım. Ceketimi çıkarıp namazımı büyük bir huzurla kıldım. Mahkemede

ifade verecektik, heyecanlı ve sıkıntılıydık. Ama hiçbir şey, namazı kazaya

bırakmak kadar acı ve sıkıcı değil.

Belki namaz vaktinin girdiği ve geçmek üzere olduğu ortamda sıkılabilirsiniz.

Hiç kimsenin namaz kılmadığı bir yer olabilir. Yukarıda verdiğim örnekte belki

sıkılıp utanmak mümkün. Mahkemeye gelmişsiniz, heyecanlısınız, etrafınızda

görevli memurlar var. Hiç önemli değil. Siz en temel hakkınız olan, ibadet etme

hakkınızı kullanıyorsunuz. Namazın kime, ne zararı var?

Bir keresinde bir televizyonda canlı yayına katılacaktım. Akşam ezanı okundu.

Lavaboya giderek abdest aldım ve mescid olup olmadığını sordum. Maalesef

yoktu. Yayına çıkacağımız ve kalacağımız süreyi hesap ettim. Namaz vakti çıkmadan

işimiz bitecekti. Böylece dışarıda namazımızı kıldık. Eğer bu mümkün

olmasaydı, hiç çekinmeden orada kılacaktım. Gerekirse yayına bile katılmazdım.

Çünkü, namazdan önemli hiçbir şey yoktur.

Camilerden uzak veya tanımadığımız ortamlarda karşılaştığımız problemlerden

birisi de, kıbleyi bulmak meselesidir. Kıbleyi, çevremize sorarak veya bazı

formüller uygulayarak bulmak mümkündür. Bunun için ilmihal kitaplarındaki

bahislere bakmanız gerekir. Ama en kestirmeden kıble bulma formülü, kıbleyi

gösteren bir pusula almaktır. Sadece kıble bulmak için özel yapılmış pusulalar ve kullanma kılavuzları vardır. Bunu yanımızda taşımakla, her yerde her zaman

kıbleyi bulmamız mümkündür.

Dünya hayatı için bir sürü eşyanın hamallığını yapıyoruz. Ahiretimiz için de

gerekli bazı cihazları taşısak hiçbir şey kaybetmeyiz.


En son Zeynep-Aylin 58 tarafından Salı Mayıs 19, 2009 4:34 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:25 pm

OKADAR ÇOK ENGELİM VAR Kİ...

Namazın önünde hiçbir engel tanımayın. Emin olun ki, eğer tanımazsanız

namaza sizi davet eden Allah, karşınıza çıkmaya yeltenecek her türlü engeli

ayaklarınızın altında zelil edecektir.

Deneyin. Yanınızda, kâinatı şah damarından yakalayan Allah varken hangi

ordular sizi durduracakmış! Hangi şeytan alıkoyabilecekmiş sizi o engin buluşmadan?

Biliyorum, hepimiz çeşitli bahanelerle yüzleşiriz. Belki de bazen namazı eda

edemeyişimizin nedeni keyfimiz değildir.

Hücrelerinize kadar yorgun musunuz? Hastalık iliklerinize kadar kuşattı mı

sizi? Zamanınız ve saniyeleriniz bir mengeneye mi sıkıştı? Hiç olmazsa farzları

kılabilirsiniz.

Farz, Allah ile bağlarımızı koruyan asgarî sınırdır. Güvenlik bağınızı kopardığınızda

boşluğa yuvarlanırsınız. Biz hiçbir rüzgârdan etkilenmeyecek kadar güçlü

bir ip cambazı değiliz. Kalbimizi hedef seçen kurşun yağmurları arasında yürüyoruz

bu hayat ipinde. Semanın sonsuzluğuyla bizi bağlayan farzları da terk

edersek, kaçırdığımız ipin ucunu bir daha yakalayamama tehlikesi var.

Bir vakit namazı kılamazsanız diğer namazı da kılamayabilirsiniz. Bir defa

koptuğunuzda, bağışlayan rahmet aşağılardan sizi yakalamazsa çukura çakılmanız

mukadderdir.

Nefis asla doymaz, tatmin olmaz, isteklerini bitirmez. Kopardığı bir tavizi daha

büyük bir talep takip edecektir. Elinizi alırsa kafanızı da götürmek isteyecektir.

Nefsine selâm veren ona borçlu çıkacaktır. Tercih sizin. Uzatmadığınız kalbinizden

hangi rahmetin tutmasını bekleyeceksiniz ki?

Eğer bir gün, şeytan tüm bahaneleri tank yapıp üzerinize yürürse, eğer bir gün

nefsiniz yüreğinize taktığı zincirle sizi sürükleyip götürmek isterse, kimden koparılmak

istendiğinizi hatırlayın.

Bu kopuş, anadan, babadan, yârdan, yurttan kopuş gibi değildir. Candan

kopmak böylesine hazin olamazdı. Kimden koparılmak istendiğinizi görün. Nasıl,

bir aslan gibi güçleneceğinizi, çelik gibi bir iradeye sahip olacağınızı anlayacaksınız.

O zaman hiçbir engel Yaratıcınızla olan bağı koparmayı başaramayacaktır.

Namaza karşı forvette oynayan veya kalecilik yapan bir futbolcunun psikolojisiyle

hareket etmelisiniz. Bunların ikisinin de gözü toptadır. Golcü futbolcu

“Nasıl etsem de gol atabilsem” diye gözünü kırpmadan topu izler. Kaleci de,

“Aman topu kaleye sokmayayım” diye devamlı topu takip eder. Gol fırsatını kaçırmayı

veya gol yemeyi, sanki ölüm gibi acı görürler.

Bilirler ki, milyonlarca taraftar onları izlemektedir. Onların başarısıyla sevinecek,

hatasıyla acıya boğulacaklardır.

Namaz için ezan okunduğunda bizleri kimlerin izlediğini hiç düşündünüz mü?

En başta Rabbimiz huzuruna bekliyor. Bizim kendilerini göremediğimiz, ama

ruhen her zaman etrafımızda olan melekler, nebiler, evliyalar bizim namaz için

koşmamızı istiyorlar. Allah’ın huzuruna coşkuyla koşuyorsak, mutlu oluyor,

ihmal edersek hüzne gark oluyorlar. Yine ihmal eder misiniz?

Madem ki dinimizde imandan sonra en büyük hakikat namazdır; aklımız, kalbimiz,

ruhumuz, duygularımız namazla dolmalı, onunla doymalı, bütün zerrelerimizi

Allah’la buluşmanın sevinç ve heyecanı kaplamalıdır.

Dikkat edin: Ben namaz için bir vakit ihmali ve geciktirmeyi bile reddeden bir

anlayışla bunları yazıyorum. Yoksa sadece hiç namaz kılmayanları kast etmiyorum.

Bu açıdan hiçbirimiz, “Biz zaten namazımızı kılıyoruz” diye işin içinden

sıyrılamayız.

Namazı geciktirmeye, ihmale veya baştan savma kılmaya mazeret diye gösterdiğimiz

şeylere bakın! Söyler misiniz, hangisi vazgeçilmez Allah aşkına?

Namaz benliğimizi öylesine doldurmalı ki, vaktimizi, yerimizi, işimizi ona

göre ayarlamalıyız. Muhterem validemin tedavi için hastaneye giderken ihtiyaç

çantasına koyduğu ilk şey, seccadesi olurdu. Ne kadar zor şartlarda ve yoğun

olursa olsun vakti girince yaptığı ilk iş, namazı kılmaktı. Biz de böyle davranırsak

ne kaybederiz?

Namazı engelleyecek şeylerin sizi yenmemesi için, bütün savunma gücünüzü

hazırlayın ki, nefisten gol yemeyesiniz. Eğer böyle bir şuur zırhını kuşanırsanız,

Allah’ın, hayal edemeyeceğiniz fırsatlar yaratacağından hiç şüpheniz olmasın.

Siz Ona kul olup, namaz kılma heyecanıyla yaşarsanız, O size zaman yaratır, yer

yaratır, imkân yaratır. Hattâ insanları size hizmetçi yapar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:38 pm

KILACAKTIM AMA UNUTTUM

Bir gün öğle ezanları mü’minleri Allah’la buluşmaya çağırırken, sevgi, heyecan

ve şevkle mescide gidiyordum. Çevremdekilere, “Duydunuz mu? Aşağıda

toplantı var. Hemen hazırlanın” dedim.

“Toplantı” ne efsunlu bir kelimeymiş ki, insanlar bir anda şaşırıp, katılmak

zorunda olduklarını hissettirir bir hayıflanmayla, “Haberimiz yok” diyorlardı.

“Öyleyse şimdi haberiniz oldu” dedim. “Hemen abdestinizi alın ve koşun.”

Bizim için bir vakit namaz binlerce toplantıdan, buluşmadan, sohbetten önemli

değil mi? “Namaz uykudan hayırlıdır” diyen Hz. Bilâl (r.a.), aynı zamanda

namazın her şeyden hayırlı olduğunu söylemiş olmuyor mu? Devam ettim:

“Askerde komutanımız çağırsa koşarak huzuruna çıkarız. Oysa bizi şu anda

huzuruna çağıran, Kumandan-ı Akdes’tir. Ezel ve ebed Sultanıdır. Dünya ve

âhiretin Hâkimidir. Kim Ona hayır diyebilir?”

Bir arkadaşım, “Namazı vaktinde ve cemaatle kılmak çok iyi. Ama nefse ağır

geliyor” dedi. Ben aksini düşünüyorum. Namazı vaktinde kılmak, çok hafif ve

lezzetli. Asıl onu ertelemek, nefsime ağır geliyor. Namazı kılınca aklım, kalbim,

ruhum ve hattâ nefsim rahatlıyor. Namazımı her hatırladığımda, “Ohh, namazımı

kıldım” diyorum. Ya namazı ertelediğiniz vakitleri düşünün. Her hatırlayışta,

“Şu namazı bir kılsaydım” diye bütün varlığınız bir cenderede sıkılmıyor mu?

Namazı kılıp en fıtrî görevinizi yapıncaya değin sanki dünya kadar bir kayanın

altında eziliyormuş gibi olmuyor musunuz? Vaktinde kılıp bu acı ve ıztıraptan

kurtulmak, üstelik cemaatle kılıp 27 kat fazla sevap almak varken niye ruhunuzun

bir mengenede sıkılmasına dayanabiliyorsunuz?

“Namazı vaktinde kılmayı, en faziletli amel” olarak niteleyen Sevgili Peygamberimiz

(a.s.m.), aynı zamanda bizi bu cendereden kurtarmış olmuyor mu?

Namazı geciktirirseniz, ona önem vermediğinizi göstermiş olursunuz. Erteleyen,

ihmal eden, önem vermeyen unutur da. Allah’ın daveti nasıl geciktirilir, nasıl unutulur, O en büyük Sevgiliyle buluşmak nasıl ihmal edilir; havsalanız alıyor

mu?

Namazı ertelemekten, geciktirmekten, unutmaktan kurtulmak istiyor musunuz?

İşte size en kestirme yol: Onu en büyük işiniz kabul edin, hayatınızı namaza

göre programlayın. Kâinatın Sahibi sizi huzuruna çağırdığında ilk işiniz, elinizdeki

her şeyi fırlatıp, “Geliyorum Rabbim” demek ve namaza koşmak olsun.

Hatta vakit gelmeden hazırlanın, heyecanlanın. Ölümden hayata kaçanların koştuğu

gibi koşun ibâdete.

Rabbimiz, “Ey mü’minler! Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman Allah’ı

zikre koşun, alış verişi bırakın. Bilirseniz böyle yapmanız sizin için daha

hayırlıdır” (Cuma: 9) diye buyurmuyor mu? Sadece Cuma için değil, beş vakit

için cemaate koşun. Göreceksiniz, o zaman meleklerin ruhaniyatı ruhunuzu kuşatacak,

tüm hayatınız heyecanla ve verimlilikle dolacaktır. Unutur musunuz?

Ertelemek yüzünden mahrum bırakılırız namazdan. Küser bize ibadetimiz ve

yalnız, yapayalnız bırakılırız yeryüzünde. Yetim kalmak nedir bilir misiniz? Ya

ıssız bir çölde terk edilmek? Kimse Allah’ın terk ettiği, yapayalnız bıraktığı kadar

yalnız değildir. Erteler misiniz?

Hayır, bizi yalnız bırakmıyor O. Günde beş defa Ona çağıran mesajlar çınlıyor

kulaklarımızda. Ve her günün binlerce dakikası boyunca onu anlatan çiçeklerin,

böceklerin, kelebeklerin, yıldızların arasında yaşıyoruz hayatımızı. Bizi

yalnız bırakan biziz. Sahibinden kaçıp ıssız çöllerde kaybolan küçük kedi kimi

suçlayabilir?

Anlamakta güçlük çekiyorum: Misafiri olduğum bir genel müdürü bakan telefonla

aramıştı. Yıldırımdan kaçarcasına telefona nefes nefese koşmuştu genel

müdür. Telefona saldırışını gördüğümde ölümden kurtuluşunun bu telefonla gelecek

haberde olduğunu sanmıştım. Öylesine önemli bir insan sizi aramış olsaydı

heyecanlanmaz mıydınız? Vicdanınıza sorun: Şimdi cumhurbaşkanı sizi arasaydı,—

onu ister sevin ister sevmeyin,—saatlerce bekletebilir miydiniz? Bırakın

saatleri, bir dakika gecikir miydiniz? Ama bizim beklettiğimiz basit insanlar değil.

Bizi bıkmadan davet eden Allah’ı bekletiyoruz.

Cemaatle namaz kılmak heyecanıyla camiye koşmak için dede olacağımız yılları

mı bekliyoruz? Kimi zaman ucuz ürün kampanyalarında saatlerce bekleyenler,

camide 5 dakika beklemekle ne zenginliklere ulaşabileceklerini bir bilselerdi!

Ama biz, kâinatın ibadetini ve üstünlüğünü temsil eden en mükerrem yaratıklar.

Biz şefkatli Yaratıcının konuşmaya tenezzül ettiği ve “en güzel sanatım” dediği

insanlar. Çaresiz düştüğünde hıçkırıklarla ağlamasını bilenler biziz.

Ve biz, her günün aydınlanan sabahında gaybın o hazin, o heyecan verici davetini

dinliyoruz. Rabbimiz bizi huzuruna davet ediyor da, yumuşacık yatağımızdan kalkamıyorsak, O bizi sevgisiyle kuşatacağı secdeye, huzuruyla buluşmaya

çağırıyor da seyrettiğimiz filmden taviz veremiyorsak, vay hâlimize!

“Tamam gelirim Allah’ım. Duydum bu mesajı. Şu işim bitsin, şu filmin sonunu

seyredeyim, sonra gelirim. Gelmek isterim, ama şimdi bu sıcak yataktan nasıl

kalkacağım? Lütfen beni başka zaman çağır. Ne olur ısrar etme Allah’ım. Rahmetini

başkalarına ver” der misiniz? “Haşa” diyen vicdanınız titriyor değil mi?

Ama bir ezan boyunca yataktan kalkamayanların, işini bırakamayanların verdikleri

mesaj bu değil mi? Televizyonu bırakamadığı için uykusu gelinceye kadar

ayakta kalan, sonra da bastıran uykuya esir olup yatsı namazını ihmal edenlerin

dilini başka nasıl tercüme edeceksiniz?

Hazindir bunlar. Belki gülüyoruz ağlanacak hâlimize. Oysa utancımızdan alnımız

ayaklarımızın altına kapanmalı. Pişmanlığımızın verdiği acı kalbimizi

ezen dağlar kadar büyük olmalıydı.

Bir an o ezan sesinin Hz. Peygamberin (a.s.m.) dinlediği ses olduğunu düşünün.

O an sizi davet edenin, ezanı Medine semalarında ilk kez yankılatan Hz.

Bilâl (r.a.) olduğunu hayal edin. Bir an fark edin ki, sizden önce o camiye çoktan

yetişmiş olan Hz. Peygamberin mâneviyatı sizi orada bekliyor. Bir an kapatın

gözlerinizi ve dinleyin. Şefkatli sahibinizin “Ey sevdiğim kulum, hâlâ Benim

huzuruma gelmeyecek misin?” der gibi olduğunu duyacaksınız. Hâlâ ihmali, ertelemeyi,

geciktirmeyi, unutmayı başarabilecek misiniz?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:39 pm

YOLCULUKTA NASIL KILAYIM??

Bu kitabı yazmayı sürdürdüğüm günlerden birindeydi. “Yeni bir çalışmanız

var mı?” diyen bir okuyucuma, “Sabah namazına nasıl kalkılır, konulu bir kitap

hazırlıyorum” cevabını verdim. Kitap projemi duyan hemen herkesin dediği gibi,

“Bu konuda kitap çapında bilgi var mı?” diyerek hayretini ifade etti. Ben de

konunun en ince ayrıntılarına kadar indiğimi, söz gelişi yolculukta bile namazı

hiç kazaya bırakmamayı esas aldığımı belirttim. Kendisi işi gereği çok yolculuk

yapan birisiydi. “Desene biz yandık. Ben yolculuklarda çoğu kez kazaya bırakıyorum”

dedi.

Yolculuğun özel şartları vardır. Eğer kendi kontrolünüzdeki bir araçla seyahat

ediyorsanız, namaz vakitlerinde uygun yerlerde durabilirsiniz. Ama sizin kontrolünüz

dışındaki bir otobüs, gemi, uçak, tren gibi toplu taşıma aracıyla yolculuk

yapıyorsanız, bazı tedbirler almak zorundasınız.

Bunun için sırasıyla şunları yapmalısınız:

a. Vasıta ve zaman seçimi: Gideceğiniz yere kaç saatte gidiliyor ve hangi

vakitleri yolculuk esnasında kılmak mecburiyetindesiniz? Saat kaçta çıkarsanız,

daha az namaz vaktini yolculukta geçireceksiniz? Seyahat ettiğiniz firma, nerede

ve hangi saatte mola veriyor, hangi vakti molada kılmanız mümkün? Firma yetkilileri,

namaza duyarlı mı?

Öncelikle bu soruların cevabını araştırıp, baştan tedbir almanız gerekir. Kimi

firmaların araç kaptanları ve diğer çalışanları namaza karşı duyarlı, belki kendileri

de kılıyorlar ki, mola yerini ve süresini ayarlarken daha esnek davranıyorlar.

Bir yolculukta, araç kaptanına giderek, “Eğer birkaç dakika daha bekleyebilirseniz,

sabah namazının vakti girecek ve namazımı kılabileceğim” dedim. Kaptan

kabul etti. Vakit girince namazımı kısa sureler okuyarak kıldım ve hemen otobüse

koştum. Bir keresinde yeni hareket etmiştik ve tam şehir dışına çıkmışken akşam

ezanı okunmuştu. Birkaç kişi namaz kılıyordu ve şoföre rica ettik. Hemen

bir caminin önünde durdu ve namazımızı kıldık.

Burada dikkat etmeniz gereken, mümkün mertebe önceden abdesti almak ve

fazla zaman harcamadan görevinizi yerine getirmektir. Aksi takdirde hem kaptanı

zor durumda bırakmış, hem de namaz kılmayanların tepkisini çekmiş olursunuz.

Namaz kılmayanları eleştirmek, küçümsemek ve hoşgörü göstermek zorunda

olduklarını düşünmek yanlıştır. Onlar şu anda namaz konusunda sizin kadar

şuurlu ve duyarlı olmayabilirler. Ama bir gün gelir, sizi bile geçebilirler.

Hiç kimseye karşı itici olmamak, herkesin seçimine saygı duymak gerekir.

Neticede namazı Allah için kılacaklar, bizim için değil. Namazın sahibi onlara

süre tanır ve sabırlı davranırken, bizim aceleci olup ıslahı mümkün olan insanları

namazdan soğutmamız doğru olmaz.

b. Mecbursanız araçta kılabilirsiniz:

Namazınızı öncelikle, bir mescitte veya uygun bir yerde, bütün şartlarına uyarak

kılmalısınız. Bunun için firma seçimi, çıkış saatiniz ve mola zamanına dair

bütün tedbirleri aldığınız halde sonuç olumsuz olabilir. Plânladığınız vakitte mola

yerlerinde olamaz ve namaz vakti seyahat esnasında girebilir. Bu durumda ne

yapmalısınız?

Öncelikle abdestli olmaya dikkat edin. Çünkü, abdestli iken en küçük fırsatı

bile hemen değerlendirmeniz mümkündür. Ama buna imkân bulamamışsanız,

yine de cesaretiniz kırılmasın.

Bu durumda yapmanız gereken, otobüs kaptanına giderek, namaz kılmak istediğinizi,

uygun bir yerde durabilirse memnun olacağınızı, nazik bir üslûpla söylemektir.

Kimi şoförler böyle bir isteği hemen kabul etmektedir. Ama bazıları,

geç kaldıklarını, belirli bir vakitte gitmek istedikleri yerde olmaları gerektiğini

söyleyebilirler.

Nitekim bir yolcu böyle bir istekle şoförün yanına gitmiş. Şoför, “Daha sonra

kaza edersin” cevabını vermiş. Yolcu da esprili bir şekilde, “Ya ben kaza etmeden

önce, siz kaza ederseniz, ne olacak?” diye sormuş.

Bu tür bir olay Mehmed Paksu Hocanın başından geçmiş. Bir yolculukta namazı

kazaya bırakmamak için şoförden müsait bir yerde 5 dakika durmasını rica

etmiş. Şoför reddetmiş, bütün ısrar ve ricaları geri çevirmiş. Az sonra otobüsün

ön lastiklerinin ikisi birden patlamış. Şoför aracı güçlükle durdurmuş. Tabiî, lastikler

yenileninceye kadar mecburen mola verilmiş ve Paksu Hoca namazını

kılmış.

Burada önemli bir husus şudur: Şoför reddettiğinde onunla tartışma yapmak

yerine olumlu davranmak en iyisidir. “Nasıl durmazsınız, bu benim en doğal

hakkım, ibadet özgürlüğüne saygınız yok mu?” türünden sözler söylemek, onu

rencide edeceği gibi, daha da inatlaşmasına ve namaz kılanlar hakkında olumsuz

düşünmesine sebep olabilir. Bunun yerine, “Yolculuklarımda hep bu firmayı

tercih ediyorum. Daha önce böyle durumlarda hep yardımcı olmuşlardı. Zaten

fazla bir zaman almaz. Hemen farzını kılıp geleceğim” gibi bir ifade kullanmak,

daha sevimli ve ikna edicidir.

Unutmayın: Bütün alanlarda müthiş bir rekabet yaşanıyor ve hiç kimse böyle

nazik bir müşterisini kaybetmek istemez.

Uzun yolculuklarda en büyük derdim, namazları vaktinde kılabilmektir. Bunun

için defalarca hesaplar yapar, sayısız formül üretirim. Şimdiye dek defalarca

otobüs şoförlerine namaz için durmaları ricasında bulundum. Çoğunlukla anlayış

ve yardım gördüm.

Tüm tedbirlere rağmen dört başı mamur bir namaz kılma imkânınız olmazsa,

araçta kılmanız gerekir.

Çünkü Rabbimiz, şu ayet meallerinde bu hususu anlatır ve ertelemeye asla

izin vermez:

“Namazlara ve bilhassa orta namaz olan ikindi namazına devam edin. Ve Allah

için namaza durup kıyamda bulunun. Bir tehlikeden dolayı korkuya düşerseniz,

yaya veya binekli olarak namazı nasıl kılabiliyorsanız, öylece kılın, ertelemeyin.

Tehlikeden emin olduğunuzda ise, Allah’ı, O size bilmediklerinizi nasıl

öğrettiyse öyle zikredin, ibadetlerinizi de size öğrettiği gibi yerine getirin.” (Bakara:

238-240)

Farz ve vacip namazlarınızı hayvan ya da ulaşım araçlarında kılmanızın zarurî

halleri şunlardır:

– Binekten indiğinizde can ve mal emniyetinden endişe ederseniz.

– Vasıtadan inme imkânınız yoksa veya indiğiniz takdirde tekrar yetişemeyip

kaçırmaktan korkarsanız.

Bu durumlarda namazınızı araç içinde oturarak kılabilirsiniz. Ancak tren,

uçak, gemi gibi vasıtalarda mümkünse ayakta kılınır, değilse oturarak kılınır.

Hayvan veya vasıta üzerinde oturarak namaz kılacak olan kimse, secdede rükûdan

biraz fazla eğilir. Ancak otobüste öndeki koltuğun üzerine baş koyarak secde

etmek mekruhtur.

Hareket hâlindeki araçlarda namaz kılarken kıbleye dönme mecburiyeti yoktur.

Aracın gittiği yöne doğru oturulan yerde îma ile namaz kılınır.

Bu saydığımız yolları hiç denemeden, hiçbir gayrete girmeyip namazı kazaya

bırakmak, büyük bir günahtır. Yolculuk bittikten sonra namazların kazasını

yapmakla sorumluluktan kurtulunmuş olunmaz. Çünkü, burada kazaya bırakmayı

gerektirecek bir engel yoktur.

İlmihallere bakarak yolculukla ilgili seferîlik hükümlerini ve binek üzerinde

namazın ayrıntılarını öğrenebilirsiniz. Bu konuları bilmemek, namazı kazaya bırakmak

için mazeret sayılmaz. Çünkü, dinimizi yaşamaya yetecek kadar bilgiyi

öğrenmeye mecburuz.

c. Cem’-i takdim veya cem’-i te’hir yapabilirsiniz

Eğer uzun bir yolculuk yapıyorsanız ve birkaç namaz vakti seyahatte geçiyorsa,

başka bir çözümden daha bahsedebiliriz. İlmihal kitaplarında genişçe açıklanan

bu çözüme, “cem’-i takdim ve cem’-i te’hir” denir.

Yolculuk ve hastalık esnasında, öğle ile ikindi, akşamla yatsı namazlarının

takdim (öne alma) veya tehir (erteleme) şeklinde birleştirerek tek bir vakitte kılınmasına

Hanefî âlimleri karşı çıkmakla beraber, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlere

göre bu namazları birleştirerek kılmak caizdir, yapılabilir.

Bu üç mezhebe göre, öğle ve ikindi namazları öğle veya ikindi vaktinde peş

peşe kılınabileceği gibi, akşam ve yatsı namazları da akşam veya yatsı vakitlerinden

birinde beraberce kılınabilir. Ancak bu namazları kılmadan önce takdim

veya tehir edileceğine niyet edilmesi şarttır.

Meselâ, öğle namazını ikindi namazıyla birleştirerek ikindi vaktinde kılacak

kimsenin, öğle namazını kılabilmesi için ikindi namazının vakti girmeden—yani

bir farz namaz kılınacak kadar vakit varken—öğle namazını tehir edeceğine dair

niyet etmesi gerekir. Öğle namazı takdim veya tehir edildiğinde her zaman ikindiden

önce, akşam namazının da yatsıdan önce kılınması gerekir. Ancak sabah

namazı için takdim veya tehir mümkün değildir.

Burada Hanefî olan kimseler, dilerlerse diğer üç mezhebe uyarak, takdim veya

tehir yapabilirler. Bize göre, oturarak namaz kılmak yerine, cem’ yapmak daha

faziletlidir. Çünkü, araçta kılınca gerçek anlamda kıyam, rüku, secde yoktur.

Ama iki vakti birleştirmede vakit dışında bütün rükünler vardır.

İşte dinimizin böyle kolaylıkları varken yolculukta namazı kazaya bırakmak

hiçbir şekilde kabul edilemez.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:40 pm

ASKERDE NASIL KILAYIM??


Askerlik, kendine özgü kuralları ve şartları olan önemli bir görevdir. Sivil hayatında

beş vakit namazını terk etmeyen nice insan, askerlik süresince namazı

askıya alır. Askerdeyken, sivil hayatında namaz kıldığını öğrendiğim bir arkadaşıma,

“Niçin kılmıyorsun?” diye sormuştum. “Buranın ortamı ve şartları çok

farklı. İnşallah tezkereyi alınca kılacağım” demişti.

Tezkereyi alıncaya kadar yaşayacağımıza kimin garantisi var? Yaşasak bile

geçmişimizden sorgulanmayacak mıyız? Askerde kılmadığımız namazlar sorulmayacak

mı?

Askerde iken namaz kılmak yasak değil kuşkusuz. Ama bazı yetkili kişilerin

farklı hassasiyetleri olabiliyor. Bir de farklı bir ortama giren gençlerde, “Acaba

ne derler, nasıl karşılarlar?” gibi bir kaygı var. Ciddi bir dayanağı olmayan bu

endişe, namaz kılmaya karşı isteksizlik oluşturuyor.

Oysa tıpkı okul ve mesai saatlerinde yapmamız gereken bir düzenlemeyi askerde

iken de yapmak mümkün. Birçok askerî kışlada cami ve mescit var. Biz

askerdeyken komutanlarımız da bu camiye gelirdi ve beraber namaz kılardık.

Ancak her şeyin istismarı veya ihmali mümkün. Namaz kılan bazı arkadaşlar

çok yavaş hareket ederler, eğitime ve içtimaya geç kalırlar, sonuçta namaza ve

namaz kılana karşı bir antipati ve tepki meydana gelirdi.

Halbuki, böyle zamanlarda çok hızlı hareket etmek, gerekirse farzlarla yetinmek

şarttır.

Özellikle yaz mevsiminde namaz vakitlerinin arası açık olduğu için ciddi bir

sıkıntı yoktur. Ama kışın ikindi ve akşam namazında sıkıntı olabilir. İyi bir düzenlemeyle,

verilen istirahat saatlerinde namazları kılmak mümkündür.

Buranın şartları çok farklıdır. Bazen eğitim alanında, dağda, çamurda, karda

namaz kılmanız gerekebilir. Bazı muhtemel sıkıntıların tedbirini önceden almalısınız.

Ben askere gitmeden önce oradaki şartları ve ibadet edebilme imkânını çok

iyi araştırdım. Zaten sadece askerlik için değil, yolculuğa çıkacak olsam, farklı

bir şehre gideceksem, hastane, toplantı, misafirlik gibi kendine özgü şartları bulunan

yerlerde bulunacaksam, ilk yaptığım iş, “namazı nasıl kılacağım” konusunda araştırma yapmaktır. Bunun için namaz vakitlerinin ve kıblenin

belirlenmesi, abdest alma ve namaz kılma yeri konusunda önceden araştırmalar

yaparım.

Çünkü namaz, bizim her şeyimiz. Namaz, yaratılış gayemiz, varlık sebebimiz,

Ebedî Sevgiliyle buluşma anımız, Onunla randevu vaktimiz. “Her yerde, her

zaman bizimle birlikte olan”la buluşabilmek için en ince ayrıntıları düşünmek

zorundayız.

Bu yüzden askere gitmezden evvel namazla ilgili hazırlık yaptım. Cebimde

kolayca taşımak ve seccade olarak kullanmak için büyük boy plâstik çöp torbası

aldım. Onun sayesinde uygun olan her yerde namaz kılabiliyordum.

Gerçi namaz kıldığınız yer temizse, mutlaka bir seccade kullanmanız gerekmez.

Toprak, çimen, beton, tahta gibi yüzeylerde rahatlıkla namaz kılabilirsiniz.

Ama yağmur veya kar yağdığında üzerinizin çamur olmaması için plâstik poşet

işe yaramaktadır.

Her yerde her zaman namaz için istekli olun. Kışlaya girdiğim ilk gündü.

Yemekhanede kayıtlarımız oluyordu. Birkaç saat geçmişti ve ikindi namazı kılmam

gerekiyordu. Başımızdaki çavuştan lavaboya gitmek için izin istedim. İhtiyacımı

giderdim ve abdest aldım. Sonra bana yol gösteren usta askere, namaz kılabileceğim

bir yer olup olmadığını sordum ve bana gösterdiği yerde namazımı

kıldım. Akşam ezanı okunduğunda, askerî elbiselerimizi ve botlarımızı giymiştik.

Başımızdaki komutandan izin istedim. “Seccaden var mı?” diye sordu.

“Var” dedim. Hemen orada, beton zemine plâstik seccademi sererek namazımı

kıldım. Hem de botlarımı çıkarmadan. Çünkü, yeni giymiştim ve tertemizdi.

Bu vesileyle bir konuyu hatırlatayım: Çok sıkışık zamanlarda namaz kılmak

gerektiğinden botunuzu bir mest gibi kabul edip, onun üzerine mesh edebilirsiniz.

Bunun için botunuzu abdestli giymeniz ve iyi bağlamanız gerekir. Botun

bağlarını çözmek, ayaklarınızı yıkamak ve tekrar bağlamak epeyce zamanınızı

alacağı için mesh etmek size büyük bir zaman kazandıracaktır. Ancak namaz kılarken

çıkartmayacağınız için botunuzun temiz olması gerekir. Bunu sağlamak

için de mesh ettikten sonra botunuzun tabanını ve çevresini yıkarsanız iyi olur.

Daha sonraki toz toprak namazınıza engel olmaz. Çünkü, namaza engel olan pislikler

kan, idrar, dışkı, şarap, irin gibi ağır necislerdir. Bunların ayrıntısını ilmihal

kitaplarından okuyarak öğrenmelisiniz.

Maalesef dinî konularda yeterli bilginin olmaması, insanların varsayım, tahmin

ve zanlarla hareket etmelerine sebep oluyor. Söz gelişi, kimileri bota mesh

edileceğini, toprak zemin üzerinde namaz kılınabileceğini, elbiseye bulaşan toz

toprağın namaza engel olmadığını bilmiyor. Neticede, yanlış bilgisine göre hareket

ederek namazını ihmal ediyor.

Askerde bir başka sorun sabah namazlarına kalkmak meselesidir. Eğer koğuştaki

kalkış saatiniz, güneşin doğuşundan sonra ise, daha erken kalkmanız gere

kir. Bunun için de, koğuş nöbetçisine not bırakmanız yeterlidir. Ama bazen nöbetçinin

unutması veya ihmali mümkündür. Buna karşı da tedbir almalısınız.

Ben hem nöbetçiye not bırakır, hem de pilli saatimi sabah namazı için ayarlardım.

Saat küçük ve basitti. Ama geçici düğmesine basarak susturduktan beş dakika

sonra tekrar çalmaya başlar, 45 dakika susmazdı.

Böylece her gün muntazam kalkabiliyordum. “Asker arkadaşım” olan saati

hâlâ kullanıyorum. Yolculukta, misafirlikte, tatilde yanımdan ayırmıyorum.

Unutmayın: İyi bir saat size sayısız sabah namazı kazandırabilir. Ödediğiniz

bedel az, ama kazancınız müthiştir!

Sabah namazıyla ilgili problemlerden birisi, gusül ihtiyacıdır. Bu sorun özellikle

askerde daha bir ağırlaşmaktadır. Bunu çözmek için de tedbirler almalısınız.

Askerî kışlalarda bir büyük hamam, ayrıca çeşitli yerlerde banyolar vardır.

Hamam her gün saat 05’de gusül ihtiyacı olanlar için açılır. Hamamın düzenli

açıldığı günlerde bir sorun yoktur. Ama, görevli asker ihmal etmişse ya gidip

uyarmak ya da başka bir çözüm bulmak gerekir. Bazı arkadaşlar kışın bile soğuk

suyla banyo yaparlardı. Kimisinin bedeni buna dayanır, kimisi ise günlerce hasta

olurdu. Tabiî herkes soğuk suya tahammül edemez. Zaten sağlığımızı korumakla

görevliyiz.

Bu durumlarda hamamla görevli askerle tanışmak, onunla iyi dostluk kurmak

ve açılmadığı zaman onu uyarmak önemlidir. Bir keresinde ihtiyaç olduğu için

görevli askeri, koğuşuna giderek uyardım ve sorunu çözdüm. Eğer önceden tanışmamış

olsam, başından savabilirdi. Ama, belki lâzım olur diye önceden tanışmış,

bölüğünü ve koğuşunu öğrenmiştim.

Kafanızda namaz kılma derdi varsa, her şıkka karşı hazırlıklı olur, bir çözüm

bulursunuz. Ama bunu dert etmezseniz, sayısız namazı kazaya bırakır, bundan

vicdan azabı bile duymazsınız. Mahşerdeki hesap gününde uyanırsınız, ama çok

geç olur.

Bazen bütün kışlanın kullandığı büyük hamam, onarım veya bakım gerekçesiyle

kapatılır. Çözüm olarak sahra hamamı kurulur. Ama, geçici çözüm olduğu

için bazen açılması aksayabilir. Bu durumlarda farklı çözümler üretmelisiniz.

Bunun için çamaşırhane ve kimi küçük çaptaki banyolardan yararlanmanız

mümkün. Ben bu tür bir ihtiyaç için çözüm olabilecek tüm şıkların ilgilileriyle

tanıştım, ihtiyaç olduğunda yararlanabileceğime dair söz aldım. Kimine ihtiyacım

oldu, kimine olmadı.

Sakın “Birkaç namaz kazaya kalsa ne olur? Henüz ihtiyaç olmadığı halde

muhtemel bir problem için tedbir alınır mı?” demeyin. Bir vakit namaz, dünyaya

değer! Namaz için çeşitli çözüm ve formüller düşündüğünüz her anınız ibadettir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:42 pm

İŞYERİNDE İZİN VERMİYORLAR

Kimi insanların namaza gösterdikleri engel, “İş yerinden izin vermiyorlar”

şeklindedir. Gerçekten de, kimi iş yerleri, fabrikalar, resmî dairelerde yönetici

konumunda olanlar, çalışanların namaz kılmalarına imkân vermezler.

Ama şunu unutmayın: Hangimiz bir iş yerinde 24 saat çalışıyoruz? Acaba günün

beş vakit namazı hep iş yerindeyken mi gelip çatıyor?

Değil elbette. Fakat namaz için bahane bulmaya pek hevesli olan nefsimiz,

sanal bahaneleri bile ciddi bir engel gibi gösterir. Oysa iş yerinde iken kılmamız

gereken namaz en az bir, en fazla üç vakittir. Bu konuda yazın daha rahatız.

Ama kışın namaz vakitlerinin arası çok kısadır.

Namaz vakitleri, ülkemizin doğusu ve batısında yaklaşık bir saatlik fark gösterir.

Bu hususta doğu kısmı daha sıkıntılıdır. Çünkü, öğle, ikindi ve akşam namazları

mesai saatlerine denk gelmektedir.

Bu durumda yapılacak olan şudur: Öğle namazını yemek arasında kılmanız

mümkündür. İkindiyi biraz geciktirip onun abdestiyle akşamı da kılabilirsiniz.

Bazı kimseler çok uzun süre abdest tutabilirler. Bunlar için abdest sorunu yoktur.

Eğer namaz kılmanız bulunduğunuz yerde çok dikkat çekiyorsa, sadece farzını

kılmakla yetinebilirsiniz. Hatta farzının bile, sünnet ve müstehaplarını bırakıp,

sadece farz ve vaciplerini yapabilirsiniz. Böyle durumlarda zaman kazanmak

için Sübhaneke ve Tahiyyattan sonraki duaları okumasanız, rükû ve secdedeki

tesbihleri de bir kere okusanız yeterlidir. Çünkü, sünneti ve nafileyi yapayım

derken, farzı tamamen terk etmek ihtimali var.

Eğer askerlik, iş ortamı, memurluk gibi durumlarda, hiçbir şekilde namaz

kılmanıza izin verilmiyor ve büyük sıkıntılarla karşılaşıyorsanız, öğleyle ikindiyi,

akşamla yatsıyı birleştirerek öne alma veya erteleyerek kılma konusunu burada

da düşünebilirsiniz. Bir hadiste şöyle denmiştir: “Resulüllah (a.s.m.), korku

ve sefer hâli olmaksızın öğle ve ikindiyi birleştirerek, akşam ve yatsıyı da birleştirerek

kıldı.” (Kütüb-i Sitte, c.8, s.401)

Âlimlerin çoğu, korku ve yolculuk olmadan namazları birleştirmeye karşı

çıkmıştır. Ancak İbn-i Abbas (r.a.) gibi, bu hadisle amel edenler de olmuştur.

İbn-i Hacer, bunu “ihtiyaç” şartına bağlamıştır. Konuyla ilgili geniş bilgi verdiğimiz kaynakta bulunuyor. (Ayrıca bakınız: Nasıl Namaz, Dr. Vehbi Karakaş,s.92.93)

Mutlaka tavsiyelerimiz herkese aynen uymayabilir. Siz, iş yerindeki şartlara

göre bir yol takip edeceksiniz.

Ama şunu kesin kabul edin: İyi bir motivasyon, gayret ve plânlamayla, namaz

için her zaman daha fazlasını yapabilirsiniz. Yeter ki isteyin, daha tavizsiz, daha

plânlı, daha başarılı olabilirsiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:43 pm

ÜZERİM TEMİZ DEĞİL

Kimi insanlar da bu bahaneye sığınıyorlar. Bir kısmı gerçekten de, insanın

üzerini kirleten işlerde çalışıyor, bir kısmı ise üzerinin temiz olmamasını bahane

ediyor. Çiftçilik, inşaat işleri, tamircilik, hayvan bakıcılığı gibi insanın üzerini

kirleten işlerde çalışan insanların namaza engel olan hiçbir özürleri yoktur.

Bir kere dinen namaza engel olan pislikleri iyi bilmek gerekir. Toz, toprak,

yağ gibi maddeler namaza engel değildir. Asıl pislik, kan, idrar, dışkı, şarap gibi

şeylerdir. Hanefî mezhebinde, ağır pisliklerin bile bir dirheme kadar olan kısmı

mekruh olsa bile namaza kesin engel değildir.

Kaldı ki, üzerimiz çok kirli olsa bile, yine çözüm bulmalıyız. Çalışmak için,

spor için, yatmak için farklı farklı giysiler alıyoruz. Acaba ebedî hayatımızın

anahtarı olan namaz için temiz bir elbise bulundurmak gerekmez mi?

Çoğu zaman “Elbisem temiz değil” bahanesini aşmak çok kolaydır. Bir ameliyat

olmuş, hastanede yatıyordum. Beş vakit namazını kılan çok dindar bir arkadaş

vardı. Ameliyat olduktan sonra namazı kılmamaya başladı. Her zaman

mescitte gördüğüm arkadaşa ne olmuştu da, artık ayağa kalktığı halde bile namaz

kılmıyordu.

“Niçin kılmıyorsun?” diye sordum.

“Ameliyattan sonra çamaşırım kirlendi, namaza engel olduğu için kılamıyorum”

dedi.

“Ayağa kalktın, pekâlâ yıkayabilirsin. Eğer gücün yetmiyorsa, bana rica etseydin,

yıkardım.” dedim.

“Sağ ol hocam, düşünemedim.”

“Hatta aşağı kantinde yeni çamaşır satılıyor. Paran yoksa, nasıl olsa pijaman

temiz, çamaşırsız kılabilirsin” dedim.

Daha sonra kılmaya başladı. Ama o zamana kadar yaklaşık 15-20 vakit namazını

kazaya bıraktı. Hem de ciddi bir özrü olmadığı halde.

Aramızda geçen konuşmayı çok basit ve sıradan kabul edebilirsiniz. Ama, bu

basit çözümleri kendisi düşünseydi, birkaç gün namazlarını kazaya bırakmadan

kılacaktı. Oysa bir vakit namaz bile bütün dünyaya bedeldir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:44 pm

ELİMDE YARA VAR ABDESTİM OLMAZ

Kimi Müslümanlar normalde namaz kıldıkları halde abdestte yıkaması gereken

bir organda yara olduğunda hemen namazı bırakırlar. Gerekçe olarak,

“Elimde yara var, su değdirmemem gerekir. Bu yüzden namaz kılamam” derler.

Halbuki abdest uzuvlarımızdan birisinde yara varsa ve yıkamak zarar veriyorsa,

ona su dokundurmadan abdest almamız mümkündür. Eğer yarayı suyla yıkamamız zarar verecekse veya üzerinde sargı varsa, o bölgeyi yıkamadan, sadece

üzerini mesh ederek abdest alabiliriz.

Kaldı ki, bazı yaralara su da zarar vermez. Gençlik yıllarımda ayağım yaralanmıştı.

O zamanlar hemen doktora gidip göstermeye imkânımız olmadığı için

bir eczacıya danıştım. “Kesinlikle suyla yıkama” dedi. Onun tavsiyesine uymakta

hiçbir sakınca yoktu. Ama ben, sanki yıkamazsam abdestim olmayacakmış

gibi bir zanna kapıldım. Bırakın suyla yıkamamayı, aksine yarayı iyice açıp her

tarafına suyu ulaştırıyordum. Abdest suyu şifa oldu. Hiçbir merhem kullanmadığım

halde yara kısa sürede iyileşti.

Bir yara veya hastalığı çok büyütür, hassas olursanız, gerçekten de iyileşmesi

zor olur. Ama gereğinden fazla büyütmezseniz, kısa sürede şifaya kavuşursunuz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:45 pm

HASTAYIM NASIL KILAYIM...

Kimi insanlar vardır. Basit bir hastalıkta bile namazlarını aksatırlar. Ama öbür

tarafta yoğun bakımda iken bile namazlarını aksatmayan insanlar vardır.

Acaba hasta olunca dünyadaki işlerimizi bırakıyor muyuz? Hasta olup da işini

terk etmeyen o kadar çok insan vardır ki... Çok duymuşuzdur, “Falanca müdür

veya işadamının bir gün bile işe gelmediğini görmedim” sözünü. Acaba o kimse

hayatında hiç hasta olmadı mı? Demek önem verdiğimiz işlere hiçbir engel tanımıyoruz.

Bir gün çok şiddetli grip olmuştum. O zaman ticaretle meşguldüm. Dükkânımı

açmam ve çalışmam gerekiyordu. Namazımı kılıp erkenden yatıyordum.

Böylece dinlenip, ağrı kesici ve vitamin alarak hastalığı ayakta atlattım. Belki

kendi işim olmasaydı veya bir başka çözüm bulsaydım, iyileşinceye kadar yatardım.

Hastalık yüzünden dünya işini ihmal etmiyordum da, namazı niçin ihmal

edecektim?

Nitekim zaman zaman küçük büyük birtakım hastalıklara yakalandım. Ama

hiçbir zaman namazımı terk etmedim. Çünkü namazın hiçbir zorluğu yok. Zaten

dinimiz, ayakta duramayacak kadar hasta olanlara oturarak, hatta ayağını uzatarak

veya yatarak namaz kılma izni veriyor. Hastaların iki namazı birleştirerek,

takdim veya tehir yapmaları da mümkün. Bu kolaylıklar varken namaz kılmamak,

büyük bir hazineden yararlanmamak demektir.

Yıllar önce bir ameliyat geçirecektim. En büyük derdim, namazımı nasıl kılacağım

konusu olmuştu. Bazı namaz vakitleri ameliyat sırasında veya yoğun bakım

odasında geçebilirdi. İslâm İlmihâlinden hastalık hâlinde namazın nasıl kılınacağı

ve teyemmüm konusunu tekrar okudum. Çünkü, önceden bilseniz bile hiç

başınıza gelmediği için unutabiliyorsunuz. Bilgilerimi tazeledim.

Abdest alamadığım vakitlerde teyemmüm ederek, namazı oturduğum yerde

kılabilecektim. Hastanenin bahçesinden temiz bir tuğla parçası buldum. Birkaç

vakit namazı teyemmüm ederek, yoğun bakımdaki yatağımda kıldım. Hiçbir sıkıntı

ve zorluk çekmedim. Dinimizin abdest ve namazda gösterdiği kolaylık beni

rahatlattı. Eğer namazı dert etmeyip, “Nasıl olsa hastayım ve ameliyat oldum”

diye düşünseydim, günaha girecek ve sorumlu olacaktım.

Namazın özü, Allah’ı anmak, Ona yönelmek ve Ona olan bağlılığımızı pekiştirmektir.

Eğer bunu abdest alarak ve ayakta yapmaya gücümüz yetmezse, dinimizin

gösterdiği kolaylıklarla aynı gayeleri elde edebiliriz. Yeter ki, Rabbimizi

unutmayalım ve ibadet edelim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:48 pm

ÇOK YOĞUN İŞLERİM VAR

Nefsin bir başka bahânesi, “İşlerim çok yoğun, vakit bulamıyorum. İşyerinde

izin vermiyorlar. Okulda dersimiz var” gibi hususlardır.

Peki namaz en mühim iş değil mi? Acaba öğle paydosunda, teneffüslerde,

dinlenme saatlerinde 5-10 dakika ayırıp namazı kılamaz mıyız? Hem namaz

kılmak işlerimizin de rast gitmesine vesile olur.

Diyelim ki, okuldasınız. Giriş ve çıkış saatinize göre, zaman ve yer arayışına

girmelisiniz. Bazı öğrenciler, okulda kılamadıklarını bahane ederek, hiçbir vakit

namaz kılmazlar. Oysa okulda rastladığımız namaz vakti, bir veya ikidir. Kış

günleri namaz vakitleri kısa aralıklarla geldiği için biraz zorlanabiliriz. Ama

uzun yaz günlerinde ciddi bir problem olmaz.

Bazen teneffüs süresi çok kısadır. Abdest ve namaza kâfi gelmez. Ama gönlünde

namaz aşkı olan bir kimse, bir teneffüste abdest alır, diğerinde namazını

kılar. Yine de süre ve yer sorunu varsa, sadece farzını kılmakla yetinirsiniz.

Çünkü, öncelikle ondan sorumluyuz.

Kimi okullarda namaz kılacak yer yok. Bunun için hiç değilse farzını, boş bir

sınıfta, depoda, okulun herhangi bir yerinde kılmaya çalışmak gerekir. Seccade

olarak büyükçe plâstik bir torbayı kullanabiliriz. Marketlerde satılan büyük boy

çöp torbalarını kolayca cebimizde taşır, istediğimiz her yerde kılabiliriz.

İsteyene namaz kılmak için yığınla formül vardır. Namaz kılan üç genç, üniversiteye

hazırlık kursuna gidiyorlardı. Birisi, akşam namazını kılamadığından

söz etti. “Nasıl olur?” dedim. “Siz kılamazsanız, kim kılabilir?” Dersanede namaz

kılacak yer olmadığını, hem teneffüs süresinin de sadece beş dakika olduğunu

söyledi. Çevredekilerden kıbleyi öğrenip, bir sıranın üstünde kılabileceklerini

anlattımsa da, “Hayır, milletin gözü önünde utanırım, kılamam” cevabını

verdi.

Oysa dersanenin yakınında cami vardı. Önceden abdest alındıktan sonra akşam

namazının farzı pekâlâ yetişebilirdi. Hatta farz içindeki bazı sünnetleri terk

ederek namazı daha kısa zamanda yetiştirebilirlerdi. Zaman kazanmak için, hiç

kılmamaktansa, Sübhaneke, Salli-Barik dualarını okumadan, rükû ve secdedeki

tesbihleri de bir kez söyleyerek zaman kazanabileceklerini ifade ettim. Cami

uzak olsa bile civardaki bir esnafın dükkânında kılabilirlerdi. Çünkü, ülkemizde

namaz kılan insan az değil. Durumumuzu açıkladığımızda birkaç kişi kabul etmese

de, elbette kılacak yer gösterenler olacaktır. Hem kılmayanlara da namazın

ne derece önemli olduğunu hatırlatmış olurduk.

Bir keresinde akşam namazı kılacaktık. Lüks bir otelde çalışan, yeni Müslüman

olmuş birisiyle görüşmüştük. Arkadaşım, “Burada mescit yoktur, ama yine

de soralım ki, böyle bir ihtiyaç olduğunu hatırlasınlar” demişti. Gerçekten de

olmadığını söylediler. Ama sormamız faydalı olmuştu. Bütün Müslümanlar,

mescide ihtiyaç duydukları yerde bunu sorup araştırsalar, sorumlu kişiler de

mutlaka ilgilenirler.

Bizler namaz için çırpınalım, Allah yeri de, zamanı da hazırlar. Dinimiz bize

çok kolay şartlarda mı ulaştı? Kızgın çöl kumlarında yatırılıp üstüne taş konarak

işkence gören Bilâl-i Habeşî’nin yaşadıklarını heyecanlı ve meraklı bir masal

gibi okuyoruz. Oysa onun gibi binlerce acı ve işkenceye, bu güzel dinin bize

ulaşması için katlanıldı.

Biz de birazcık sıkıntı çeksek ne olur ki?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:51 pm

KILACAĞIM AMA DUALARI BİLMİYORUM


Kimi Müslümanlar namaz için başka bir bahane uydururlar. Derler ki, “Ben

namaz kılmayı tam bilmiyorum, duâların da bir kısmını ezberleyemedim. Böyle

namaz kılamam ki...”

Oysa dünya hayatı için o kadar çok şey öğreniyoruz ki, neden ebedî hayatımız

için birkaç saatimizi verip, bazı duâları öğrenmiyoruz? Geçici dünya hayatımız

için o kadar çok teferruat bilgiler öğreniyoruz, dünya kadar paralar harcayarak

kurslara gidiyoruz. Namazın kılınışını, farzlarını, vaciplerini, namazı bozup

bozmayan şeyleri öğrenmek için biraz zaman harcasak, hiçbir şey kaybetmeyiz;

ama çok şey kazanırız.

Hem dinimiz o kadar kolay ki, sadece Fâtiha, İhlâs sûreleriyle Ettahiyyâtü’yü

ezberleyen bir kimse, bütün farz namazlarını kılabilir. Zaten diğerlerini öğrenmek

de zor değildir. Namazla ilgili konuları hangi mü’minden ricâ etsek bize

anlatır. Zaten bu hususta birçok kitap, teyp kaseti ve CD vardır. Bilen birisine

sormaktan hiç çekinmeyelim. Dünyaya âit her şeyi soruyoruz da, ebedî hayatımızla

ilgili bir hususu neden sorup öğrenmeyelim?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:52 pm

SİHİRLİ FORMÜL ARAYIŞI

Kimi Müslümanlar, namazla ilgili birçok konuyu bilir. Fakat yine de şöyle

demekten kendini alamaz:

“Bunları biliyoruz, ama kahrolası nefsimizi ve şeytanımızı bir türlü yenemiyoruz.

Ne kadar arzu etsek, içimizde bir isteksizlik var. Hattâ bazen Ramazan’da

falan başlıyoruz, bayramdan sonra bırakıyoruz. Yılın birkaç ayında kılıyoruz,

sonra terk ediyoruz. Cuma ve bayram namazlarına gidiyoruz, ama vakit namazları

olunca başarılı olamıyoruz. Sen bize öyle bir şey söyle ki, namaza bir başlayalım,

bir daha hiç bırakmayalım.”

Gerçekten beş vakit namaz kılamayan kardeşlerimizin bir kısmının durumu

tıpkı söylediğiniz gibi. Hattâ adam dinî tahsil yapmış, Kur’an’ı baştan sona

okumuş, yine de namaz kılmakta zorlanabiliyor.

Bunun da çaresi var. Her derdimize devâ olan Kur’an, bunun da yolunu bize

göstermiş.

Yalnız şuna inanalım: Hiçbir derdin devâsı sihirli formüllerle bulunmaz. Hiçbir

problem bir anda çözümlenmez.

Diyelim, bir hastalığa yakalandınız. Hemen bir iki hap yutup kurtulabiliyor

muyuz? Bazen yıllarca süren tedâvi, hattâ ameliyat gerekmiyor mu?

Âilemizin geçimini sağlamak için parayı nasıl kazanıyoruz? Hiç günde bir iki

saat çalışıp, bir aylık geçimimizi sağlayabiliyor muyuz? Bir öğrenciyi düşünün:

Sınıfı geçmesi için bir iki dakika ders çalışması kâfi mi?

İşte bunlar gibi, nefis ve şeytanımızı mağlûp etmek için de, biraz uğraşmamız

gerekecek. Önemli bir savaşı hiçbir şey yapmadan, yattığımız yerde kazanabilir

miyiz?

Namazı isteyerek kılabilmemiz için, önce inancımızın çok güçlü olması gerekir.

Çünkü inanç temeldir, namaz ve diğer ibâdetler onun üzerine binâ edilir.

Taklidî ve zayıf bir îmanı, tahkîkî ve güçlü yapmanın yolu, Kur’an’ın inançla ilgili

âyetlerini çok iyi anlamaktır. Bunların tefsirini okuyup îmanımızı güçlendirmek

gerekir.

İşte bu hususta Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin Risâle-i Nur Külliyâtını

çok okumak gerekir. Çünkü bu eserlerde, güçlü bir îman ve tefekkür dersi

vardır. Ayrıca namazın önemini anlatan, teşvik eden çok kıymetli bahisler bulunmaktadır.

Bunun için onun yazdığı Sözler isimli kitapta bulunan 4., 9., 11. ve 21. Sözü,

ayrıca Şualar’daki 6. ve 15. Şua’yı, anlayarak okumak büyük fayda sağlar. Hatta

bu bölümleri, tekrar tekrar okuyarak müzakere etmek, birkaç arkadaşımızla derin

hakikatleri anlamaya çalışmak gerekir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:53 pm

HİÇ BİTMİYOR USANIYORUZ

Belki nefsimiz şöyle diyebilir: “Bu namaz hiç bitmiyor. Sürekli kıldığımız

için usanıyoruz.”

Bu sözler nefsimizin bir oyunudur. Çünkü, her gün yemek yiyoruz, su içiyoruz,

havayı teneffüs ediyoruz. Hiç bıkıyor muyuz? “Artık yemek yemekten bıktım”

diyen bir adam gördünüz mü? Mümkün değil. Çünkü, bunlardan lezzet alıyoruz.

Namazdan da lezzet almıyor muyuz? Her şeyin yaratıcısının huzuruna çıkmak,

Ona derdini arz etmek, Ondan yardım dilemek, Onun ihsan ettiği kalp rahatlığına,

ruh sükûnetine kavuşmak en büyük lezzet değil midir?

Siz hiç namaz kılıp da, şikâyetçi olan kimse gördünüz mü? “Aman ne kadar

yoruldum, içim sıkıldı, namaz kıldım, kötü yollara düştüm” diyen bir tek insan

gösterebilir miyiz? Tam aksine, kim namaz kılarsa rahat ve huzur içindedir.

Çünkü namaz, akıl, kalp ve ruhumuzun gıdasıdır.

Bunun için namaz kılmaktan hiçbir zaman bıkılmaz. Akıl, kalp, ruh namazdan

memnundur. Sadece şeytandan ders alan nefsimiz itiraz edebilir. Ona karşı mücadele

etmek, nefsimizi eğitmek, hatta zorlayıp Allah’ın huzuruna getirmek gerekir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 4:58 pm

“ÇALIŞMAK DA İBADETTİR” GERÇEĞİNİ YANLIŞ ANLAMAK

Kimi Müslümanlar, namaz kılmamalarına bahane olarak, “Çalışıyoruz ya, çalışmak

da bir ibadettir. Ailemizin rızkını kazanıyoruz” diyorlar.

Şu bahanedeki mantıksızlık apaçık ortada değil mi?

Her şeyden önce “ibadet” kelimesi, dinî bir kavram. Bir söz veya fiile “ibadet”

diyebilmemiz için onun Allah ve Resulü (a.s.m.) tarafından emredilmesi

gerekir.

Kur’an’ın neresinde, “Namaza gerek yok, çalışmanız da ibadettir” diyor?

Hangi hadis kitabında, “Çalışırken namaz kılmayın, o da bir ibadettir” diyor?

Aksine Rabbimiz, hiçbir alış verişin kendilerini namazdan alıkoymayan

mü’minleri bakın nasıl övüyor:

“Onlar öyle kimselerdir ki, ne bir ticaret, ne bir alışveriş, Allah’ı anmaktan,

namazlarını dosdoğru kılmaktan ve zekâtlarını vermekten onları alıkoymaz. Onlar,

kalplerin ve gözlerin dehşetten dönüvereceği bir günden korkarlar. Ta ki, Allah

onları yaptıklarının daha güzeliyle mükâfatlandırsın ve lûtfuyla daha da fazlasını

versin. Allah dilediği kulunu hesapsız şekilde rızıklandırır.” (Nur: 37-38)

Bu ayetler, geçim için çalışmanın ibadete engel olamayacağını kesin bir şekilde

ortaya koyuyor. Hem düşünsenize: Namazı emreden Rabbimiz, bizim çalışacağımızı

bilmiyor muydu? Evet, çalışmak ibadettir. Sadece çalışmak değil,

yaptığımız her mübah iş, ibadet olabilir. Ama bir şartla: Önce namazı kılacaksınız,

sonra güzel bir niyet taşıyacaksınız.

Yani, “Asıl mal sahibi Rabbimdir. Rızkımızı O veriyor. Ancak bu rızkı kazanmak

için bizim çalışmamızı emrediyor. Biz de Onun emri ve rızası dairesinde,

helâl bir surette rızkımızı kazanmaya çalışıyoruz” diyecek, bu niyetle çalışacaksın.

İşte bu niyet ve namazla her yaptığınız davranış ibadet olabilir.

Ama namaz kılmadan, mübah işlerimiz ibadet olmaz.

Hem ibadet olsa bile, bir ibadet bir başka ibadete bahane olamaz. Söz gelişi,

“Namaz kılamam, oruç tutuyorum veya zekat veriyorum” demek, yanlıştır, çelişkidir.

Çünkü, namazı da, orucu da emreden aynı zattır. Hiçbir ibadet bir başka

ibadete engel değildir. Her birinin yeri ve zamanı ayrıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 5:00 pm

ZAMANIM YOK İDDEASI

Kimi insanlar, “Niçin namaz kılmıyorsun?” dendiğinde, “Zamanım yok” gibi

kargaları güldüren bir bahane uydururlar. Şu saçmalığa bakın: Her şeye zaman

var, ama yaratılış gayemiz olan namaz kılmak için zaman yok. Kim inanır buna?

Bir gün taksiyle gidiyorduk. On yaşındaki kardeşim öne oturmuş, şoförle sohbete

tutuşmuştu. Bir ara söz namazdan açıldı.

Şoför, “Biz kılmıyoruz” dedi.

Kardeşim çocukluğun verdiği safiyetle “Vakit mi bulamıyorsunuz?” diye sordu.

Meğer adam çok mert birisiymiş, “Ne vakit bulamaması oğlum” dedi. “Tembellik

ve ihmalkârlık.”

Bunun üzerine ister istemez güldük. Şoför, saf gerçeği çekinmeden, eğip

bükmeden söylemişti. Çünkü, namaz kılmayı istedikten sonra zaman bulamamak

gibi bir problem olamaz.

Hem söyler misiniz, zaman dediğimiz şeyi yaratan, bizim emrimize veren Allah

değil mi? Allah bizi yaratıp, her şeyi emrimize veriyor, namazı emrediyor ve

biz kalkıp diyoruz ki, “Ya Rabbi, kılacağım, ama zamanım yok.” Ne kadar tuhaf

değil mi?

Rabbimiz bize koskoca bir ömür bağışlamış. Günde 24 saatten birini namaza

vermemizi istiyor. O kadar şefkatli ve merhametli ki, 24 saatimizi ibâdetle geçirsek,

Onu hakkıyla takdir etmiş olamayacağımız belli olduğu halde, O bizden

bir saat istiyor.

Acaba kudretli bir zat size 24 altın bağışlasa, sonra onun birini isteyip, “Eğer

bunu verirsen bir müddet sonra sana bir çuval altın vereceğim. Vermezsen hapse

attıracağım” dese, bu teklifi reddeder miyiz? Asla! Peki namaza nasıl sırt çevirebiliriz?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 5:01 pm

DAHA GENÇSİN YAŞLANINCA KILARSIN

Namazın bahanelerinden birisi de, henüz genç olmaktır. Gariptir ki, ibadete

ve namaza daha bir şevkle sarılmamızı sağlaması gereken gençlik, bazen engelmiş

gibi gösterilir. Hatta nefsimiz ve çevremiz, “Daha gençsin, yaşlanınca kılarsın”

diyebilir.

Halbuki yaşlanıncaya kadar yaşayacağımıza dâir kimin garantisi var? Kim

Azrail’le sözleşme yapmış ki? Ölüm genç ihtiyar dinliyor mu?

Diyelim bize özel olarak garanti verildi, 100 sene yaşayacağız. Namaza ne

zaman başlayacağız? Ölçü nedir? 60 yaşında mı, 80 mi, 90 mı, yoksa ölmeden

bir gün önce mi?

Peki ergenlik çağından itibâren yaptıklarımızın hesabı sorulmayacak mı bize?

Allah, “Ey yaşlılar, namaz kılın” mı diyor, yoksa “Ey iman edenler, namaz kılın”

mı diyor?

İslâmı yaşamak yaşlıların işi mi? Peygamberimiz (a.s.m.), her insanın Allah

huzurunda gençliğini nerede geçirdiğinden hesaba çekileceğini buyuruyor. Bu

gerçekleri bildiğimiz halde nasıl olur da ezan okunurken ilgisiz kalabiliriz?

Evet genç olmak, bizi namaza dört elle sarılmaya sevk etmelidir. Çünkü gençlik,

hayırlı işler yapmaya en güzel vasıtadır. Gençlikteki enerji, faaliyet, gayret,

güç ve kudret, yaşlanınca bulunamaz. Bu enerji ve heyecanı, Allah yolunda değerlendirmek

gerekir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 5:03 pm

“Allah Gafûr ve Rahîm’dir, affeder” düşüncesi

---------------------------------------------------------
Namaz kılmayan insanlardan bazıları ve en başta nefsimiz, “Canım ne olacak,

Allah affeder” der. Namazı terk eden nice insan, Rabbimizin af ve mağfiretinin

sonsuz olduğunu, Onun her şeyi affedeceğini söyler. Oysa bu, şeytanın bir tuzağıdır.

Elbette Rabbimiz şirkin dışında bütün günahları affeder. Ama nasıl?

Şu ayet meali bizi bu konuda daima uyanık tutmalıdır:

“Ey insanlar! Rabbinizin emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakının. Ve öyle

bir günden korkun ki, ne babanın evlâdına, ne evlâdın babasına hiçbir faydası

olmaz. Allah’ın vaadi şüphesiz haktır; sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O çok

aldatıcı şeytan da, Allah’ın azabını unutturup sadece affına güvendirerek sizi isyana

sürüklemesin.” (Lokman Suresi: 33)

Son cümle apaçık bir şekilde “Nasıl olsa Allah affeder” diyerek, namaza karşı

ilgisiz olmanın yanlışlığını ortaya koyuyor.

“Gafûr ve Rahîm” olduğu için namaz konusundaki ihmalimizden dolayı bizi

affedeceğini umduğumuz Rabbimiz, açıkça bu konuda bizi uyarıyor, aldanmamızı

istemiyor.

Biz şimdi, Rabbimizi Kendisinden daha mı iyi tanıyoruz ki, “Affeder, affeder”

diye namazı terk ediyoruz? Sanki, “Allah her ne kadar Kur’an’da 70 defa

namazı emrediyorsa da, merak etmeyin O merhametlidir, affeder” diyoruz.

Öncelikle şu gerçeği unutmayın: Rabbimizin merhametine ve affına güvenerek

günah işlenmez. Ancak gafletle günah işlenmiş, ama sonunda pişmanlık duyulup

af dilenmişse, o başka. Şu uyarıya dikkat edin:

“Allah katında makbul olan tövbe, o kimsenin tövbesidir ki, onlar bilmeyerek

kötülük işlerler de, çok geçmeden pişman olup tövbe ederler. İşte onların tövbesini

Allah kabul eder. ” (Nisâ: 17)

Demek ki, tövbenin kabul olabilmesi için günahın “bilmeyerek” işlenmesi ve

çok geçmeden pişman olunması gerekir. Oysa namazını kılmayan nice insan,

hem bile bile bu günahı işliyor, hem de hiç pişman olmadan her gün aynı günahı

işlemeye devam ediyor. Eğer bilerek işlese, arkasından samimî bir tövbe edip bir

daha işlemese, inşallah yine affedilir.

Evet, Rabbimizin güzel isimleri içinde en fazla olan, “şefkat, af ve merhamet”

manasını taşıyanlardır. Rahmetinin, gazabını geçtiğini belirten de Odur. Kendisine

ortak koşmaktan başka her şeyi affedeceğini de belirtmiştir.

O kadar ki, ömrünü günahla geçirdiği halde samimî bir tövbe ettiği için affına

mazhar ettiği ve Cennete koyacağı insanlar vardır. Ama, bütün ömrünü iyilikle

geçirdiği halde böbürlenip, ibadetiyle övünüp, ayağı kayıp Cehenneme yuvarlananlar da bulunmaktadır.

Gafletle günahı işleyip, sonradan ayılan, kendine gelen, şuurlanan bir insan,

“Ben ne yaptım, ne büyük hata işledim” diye sarsılır, ciddi bir pişmanlık duyar

ve affedilmesi için yalvarırsa, Rabbimiz affedebilir.

Dikkat edin: “Affedebilir” diyoruz. Çünkü, Allah’ın af ve mağfireti hiç kimsenin

ipoteği altında değildir. Hiç kimse Ona ait bir yetki hakkında fikir yürütemez,

Onu etkileyemez.

Ve en büyük günahlardan birisi, “Allah bana azap etmez” düşüncesi, bir başkası,

“Ben nasıl olsa Cennetliğim” anlayışıdır.

Tabiî, “Allah beni affetmez”, “Allah beni Cennetine sokmaz”, “Ben kesinlikle

Cehennemliğim” gibi düşünceler de yanlıştır.

Çünkü, Allah’ın ikramı, ihsanı, affı, bağışı, adaleti hiç kimsenin etkisi altında

değildir. Rabbimiz, her hususta olduğu gibi, bütün fiillerinde de tek, bağımsız ve

sorumsuzdur.

Bunun için diyoruz ki, bırakın günah işlemeden önce, samimiyetten uzak ve

çelişki içinde, “Allah affeder” diye düşünmek; günahtan sonra içten ve yürekten

tövbe ve istiğfar etsek bile neticeyi bilemeyiz. Ne, “Affedildik” dememiz, ne de,

“Affedilmedik” diye düşünmemiz doğrudur. Ölünceye kadar affını ümit eder,

azabından korkarız.

Bu bakımdan namaz kılmayıp, “Allah affeder” diye düşünmek, büyük hatadır

ve namaz için bir özür olamaz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vuslatım özlemimdir
Yönetici
Yönetici
vuslatım özlemimdir


Mesaj Sayısı : 916
Kayıt tarihi : 02/04/09
Yaş : 47
Nerden : SİVAS

Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Empty
MesajKonu: Namazı Terketmenin Bahaneleri   Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 5:04 pm

ÖNEMİNİMİ BİLMEMEK

Namaz kılmamanın en büyük sebebi, önemini bilmemektir. Namazın ne büyük

bir ehemmiyet ve kıymet taşıdığını bilmeyen nice Müslüman, “İşin var, sonra

kılarsın”, “Neyse sonra kaza edersin” gibi cümleler kullanırlar.

Oysa namaz o kadar önemlidir ki, insanın yaratılış sebebinin en büyüğü budur.

Düşünün bir kere: Rabbimiz Kur’an’da meâlen, “Ben cinleri ve insanları, ancak

Bana ibadet etsinler diye yarattım” buyuruyor. (Zâriyât Sûresi: 56)

Daha ötesi var mı?

Hem Rabbimiz, hem Peygamberimiz (a.s.m.), en büyük ibadetin namaz olduğunu

belirtiyorlar. Bu kadar açık gerçek ortada iken farklı bir şey düşünmek

mümkün mü?

Bizim ve her şeyin yaratıcısı, bizi dirilten ve öldüren, ahirette bizi hesaba çekerek

sonsuz bir mükâfat veya azap verecek olan Allah, çok açık ve net bir şekilde,

bizi ibadet ve namaz için yarattığını buyuruyor, ısrarla namazı emrediyor.

Bizim farklı bahanelerle namazı terk etmemiz, kendi kendimizi aldatmak ve başımızı

kuma sokmak olmuyor mu?

Evet, içinde bulunduğumuz gafletten uyanalım. Namazı vaktinde, hiç kaçırmadan,

ezan okunur okunmaz, dosdoğru ve hakkını vererek kılalım. Eğer hemen

uyanmazsak, bilelim ki, Cehennemde uyanmak çok geç olacaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Yarın Kılarız Diyenlerin Biz Kıldık Namazını
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bu Gece Arefe Gecesi,yarın Günü!
» Bize deli derler yarın ahrette kim deli görürler....

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя.. :: ♥✿•*¨`*•✿♥ ♥✿•*¨`*•✿♥...::::iSLAM::::....♥✿•*¨`*•✿♥ ♥✿•*¨`*•✿♥. :: ภค๓คz שє ค๒๔єรt-
Buraya geçin: