İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя..
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя..

KaRdEsLiGiN DaIm oLdUgU, sEvGiLeRiN BiRlEsTiĞi, DoStLuKlArIn bItMeDiGi AiLe fOrUmUmUzDa iYi vAkIt gEçIrMeNiZ UmUdUyLa eFeNdIm eDePlE GeLeN HüRmEtLe gIdEr.
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Ebu Hanife 2

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
HaK_YoLcUsU
Yeni Üye
Yeni Üye
HaK_YoLcUsU


Mesaj Sayısı : 136
Kayıt tarihi : 02/05/09

Ebu Hanife 2 Empty
MesajKonu: Ebu Hanife 2   Ebu Hanife 2 Icon_minitimeÇarş. Mayıs 13, 2009 4:47 pm

Ölümünden sonra ders halkasini Ebû Yusuf sürdürdü. Vefâtindan sonra fetvâlari yazilip, doktrini sistemlestirildi. Hanefilik kanun ve asillariyla Islâm dünyasinin dört bucagina yayilmistir. Mezhebi sistematik hale getiren, Imam Muhammed es-Seybânî'dir. el-Asl, el-Câmi'ü's Sagir, el-Câmi'ü'l-Kebîr, ez-Ziyâdât, es-Siyerü'l-Kebû'i yazan odur. Bu kitaplar güvenilir rivâyetler olarak zikredilerek "Zâhirü'r Rivâye" veya "Mesâilü'l-Usûl" adiyla mezhebin ana kaynaklari sayilmistir (Bk. Hanefi mezhebi). Talebelerinin toparladigi "el-Fikhu'l Ekber", kesin olarak Imam Âzam'a aittir ve ehli sünnet akidesinin temel kitabidir (Imam Fahrü'l Islâm Pezdevî, Usûlü'l-Fikh, I, 8; Ibnü'n-Nedîm, Kitâbü'l-Fihrist, I, 204). Ayrica el-Fikhü'l Ebsât, Kitâbü'l Alim ve'l Müteallim, Kitâbü'r Risâle, el- Vasiyye, el-Kasîdetü'n Numâniye, Marifetü'l-Mezâhib, Müsnedü'l-Imam Ebî Hanife adli eserler de imamdan rivâyet edilmistir. Bunlarin yanisira kaynak ve arastirmalarda nüshalari bulunamayan baska eserlerden de söz edilmistir.


Ebû Hanîfe önceleri Kelâm ilmiyle ugrasmis ve birtakim tartismalara katilmis olmasina ragmen cedelcilerin iddiali üslûbundan uzak kalmistir. Ictihadlarini degerlendirirken kendisi söyle demistir: "Bu bizim reyimizle vardigimiz bir sonuçtur. Kimseyi reyimize zorlamaz, kimseye 'bunu kabul etmeniz gerekir' demeyiz. Bizim gücümüz buna yetiyor, bize göre en iyisi budur. Bundan daha iyisini bulan olursa buyursun getirsin onu kabul ederiz" (Zehebî, a.g.e., 2i). Kendisine tâbi olacak kimselere de su tavsiye ve ikazda bulunmustur: "Nereden söyledigimizi (verdigimiz hükmün delil ve kaynagini) tetkik edip bilmeden bizim reyimizle fetvâ vermek hiçbir kimse için helâl olmaz." O, bir tek kisi ya da mezhebin Islâm'i kusatmasinin mümkün olmadigini biliyordu. Ne Ebû Hanife ne baska bir Imam, kendi ictihadi hakkinda böyle bir iddiada bulunmustur. Onlar hep sahih sünnetin asil oldugunu, sahih sünnet ile sözleri çatistigi takdirde sahih sünnet ile amel edilmesi gerektigini ögrenci ve izleyicilerine özenle tavsiye ve ikaz etmislerdir.

Mezhepleri günümüze kâdar varligini sürdüren Ehl-i Sünnet mezheplerinden dördü arasinda ilk tedvin edilen mezhep Hanefi mezhebi olmustur. Irak'ta dogan bu mezhep hemen hemen bütün Islâm dünyasinda yayildi. Abbâsiler döneminde kadilarin çogu Hanefi idi. Selçuklularin, Harzemsahlarin mezhebi de Hanefilik idi. Osmanli döneminde de resmi mezhep Hanefilik olmustur (Izmirli Ismail Hakki, Yeni Ilm-i Kelâm, Ankara 1981, 127).

Ebû Hanife yetmis yillik ömrünü fetvâ vermek, ders halkasinda talebe yetistirmek, ilmî seyahatlerde bulunmak ve ibadet etmekle geçiren, Islâm âleminin yetistirdigi büyük müctehidlerden biridir. Elli bes defa hacca gittigi nakledilir (Izmirli, I. Hakki, a.g.e. 127). Bu duruma göre o her sene hac yapmistir.

Imâm-i Âzam usûlünü söyle açiklamistir: "Rasûlullah (s.a.s.)'den gelen bas üstüne; sahâbeden gelenleri seçer, birini tercih ederiz; fakat toptan terketmeyiz. Bunlardan baskalarina ait olan hüküm ve ictihadlara gelince, biz de onlar gibi ilim adamlariyiz."

"Allah'in kitabindakini alir kabul ederim. Onda bulamazsam Rasûlullah'in güvenilir, âlimlerce mâlum ve meshur sünnetiyle amel ederim. Onda da bulamazsam ashâbindan diledigim kimsenin re'yini alirim... Fakat is Ibrâhim, Sâ'bi, el-Hasen, Atâ... gibi zevâta gelince ben de onlar gibi ictihad ederim" (el-Mekkî, Menâkib, I, 74-78; Zehebî, Menâkib, 20-21; M. Ebû-Zehra, Târihü'l-fikh, II, i6i; A. Emin, Duha'l Islâm, II, i85 vd).

Imam Muhammed de "Ilim dört türdür: Allah'in kitabinda olan ile ona benzeyen, Rasûlullah (s.a.s.)'in saglam bir senetle nakledilen sünnetinde sâbit olanlar ile ona benzeyenler, Rasûlullah'in ashâbinin icmâ'i ile sâbit hükümler ile onlara benzeyenler ve nihâyet Islâm fukahâsinin çogu tarafindan sahih ve güzel oldugu kabul edilenlerle bunlara benzeyenlerdir" (Ibn Abdilber, el-Câmi', II, 26) demistir.

Ebû Hanife'ye hadis konusunda bir kisim tenkidler yapilagelmistir. Bunlar: Ebû Hanife hadiste zayiftir (Ibn Sa'd, Tabakatü'l-Kübra, VI, 368); Re'yi ile sahih hadisleri reddeder (M. Zâhidü'l-Kevserî, Te'nib, 82 vd.); Onun nezdinde sahih olan hadis sayisi onyedi veya elli civarindadir (Ibn Haldûn, Mukaddime, 388,) seklinde özetlenebilir.Gerçekte, Ebû Hanife, hadis ilminde meshur muhaddisler kadar mütehassis degilse de, "ictihad sûrâsi"nda bu konuda kendisine yardimci olan hadis hâfizlari vardir (M. Zâhidü'l Kevserî, a.g.e., 152). Ictihadinda, bizzat üstadlarindan ögrendigi dörtbin kadar hadis kullanmistir (Mekkî, Menâkib, II, 96). Bazi hadisleri Hz. Peygamber'e ait olusunda süphe bulundugu, baska bir deyisle hadisin sihhatini tesbit için ileri sürdügü sartlara uymadigi için reddetmistir (Ibn Teymiyye, Raf'u'l-Melâm, 87 vd.). Yoksa Ebû-Hanife, degil sahih hadisleri reddetmek, mürsel ve zayif hadisleri dahi kiyasa tercih ederek tatbik eylemistir. (Ibn Hazm. el-Ihkâm. 929).

Diger taraftan, Kiyas yüzünden Ebû-Hanife'ye tenkit yöneltenler haksizlik etmistir. Çünkü sahâbeden beri kiyas tatbik edilmis ve diger imamlar da az veya çok miktarda bu metodu kullanmislardir. Ebû Hanife: i-Kiyasi kâidelestirmis, 2- Sik kullanmis, 3- Henüz vuku bulmamis hâdiselere de tatbik etmistir. (ibn Abdilber, a.g.e., II, 148; Ibnu'l-Kayyim, Ilâmü'l-Muvakkim, 1, 77-277, M. Ebû-Zehra, Ebû-Hanife, 324; A. Emin, a.g.e., II, i87).

Yine, "Istihsan" metodu basta Sâfii olmak üzere birçok âlim tarafindan agir bir sekilde mahkum edilmis ve bazi kimseler tarafindan da yalniz Ebû Hanife'ye nisbet edilmistir. Halbuki mesele mukayeseli bir sekilde incelendiginde istihsani reddedenlerle kabul edenlerin buna verdikleri mânânin çok farkli oldugu görülecektir.


Imam Sâfii'ye göre Istihsan; "Bir kimsenin keyfine göre bir seyi begenmesi, güzel bulmasidir." Bir kölenin bedelini bile tayin edecek olan kimse onun benzerini gözönüne alarak bu isi yapar. Eger benzerine aldirmadan bir deger biçerse, tutarsiz ve haksiz bir is yapmis olur. Allah'in helâl ve harami ise bundan çok daha önemlidir. Bir kimse haber veya kiyasa istinad etmeden hüküm verirse günahkâr olur (er-Risâle, 507-508). Istihsan ile hükmeden, Allah'in emir ve nehiyleriyle bunlarin benzerlerini terketmis, kafasina estigi gibi davranmis olur (el-Umm, VII, 267-272).


Ibn Hazm'da Istihsan, nefsin arzuladigi, begendigi sekilde hükmetmektir (el-Ihkâm, 42). "Bu bâtildir, çünkü delili yoktur, arzuya tâbi olmaktan ibarettir; arzu ve zevkler ise insandan insana degisir" (Ibtâlu'l-Kiyas, 5-6) demistir.


Bu imamlara göre istihsan; Kitab, sünnet, icmâ ve kiyas gibi mûteber delillerden birine degil de nefsin arzusuna dayanan bir istidlal ve hüküm verme yoludur. Halbuki her ne kadar Ebû Hanife'nin istihsani nasil anladigina dâir sarih bir ifade nakledilmemisse de, onun benimsedigi hüküm ve ictihad usûlünün, yukarida zikredilen mânâlarda bir istihsana uymadigi sâbittir. Kaldi ki onun istihsana göre verdigi hükümlere dayanarak mensuplarinin ortaya koydugu istihsan tarifleri yukaridakilerden tamamen ayridir (Hayreddin Karaman, Islâm Hukukunda Ictihad, s.137).


Istihsanin iki anlami vardir:

i- Ictihad ve re'yimize birakilmis miktarlarin tayin ve takdirinde re'yimizi kullanmak; nafaka, tazminat bedeli, yasak ava karsilik kesilecek hayvanin takdirlerinde oldugu gibi.

2- Kiyasi bundan daha kuvvetli bir delil ve delâlete terketmek, Râzî bu ikincisini de ikiye ayirarak genis izah ve misaller veriyor ki bunlardan çikan neticeye göre istihsanin ikinci türü: Nass, icmâ, zaruret veya daha kuvvetli baska bir kiyas sebebiyle kiyasi terketmekten ibaret oluyor.

Bu anlamiyla istihsan hem gayr-i mûteber bir ictihad metodu olmaktan hem de yalniz Ebû Hanife'ye mahsus bulunmaktan çikmis oluyor. Imam Sâfii, istihsan lâfzini birinci mânâda kullanmistir (el-Mekkî, Menâkib, I, 95). Imam Mâlik, "Istihsan ilmin onda dokuzudur" demis ve ictihadinda buna genis bir yer vermistir (Amidî, el-Ihkâm, 242; el-Mekkî, Menâkib, I, 95 vd.).

Imam Ebû Hanife'nin ictihâdindan bazi örnekler:

1- Ebû Hanife'ye, Evzâi soruyor:

-Namazda rükûa giderken ve dogrulurken niçin ellerinizi kaldirmiyorsunuz?


-Çünkü Rasûlullah (s.a.s.)'den bunu yaptigina dâir sahih bir rivâyet gelmemistir.

-Haber nasil sahih olmaz? Bana Zühfi, Sâlim'den, o babasindan, "Rasûlullah (s.a.s.)'in namaza baslarken, rükûa varirken ve dogrulurken ellerini kaldirdigini" haber verdi.


-Bana da Hammâd, Ibrâhim'den, o Alkame ve el-Esved'den, bunlar da Abdullah b. Mes'ud'dan, "Rasûlullah'in yalniz namaza baslarken ellerini kaldirdigini, bir daha da kaldirmadigini" haber verdi.

-Ben sana Zührî, Sâlim, babasi yoluyla Hz. Peygamber'den haber veriyorum, sen ise bana, Hammâd ve Ibrâhim haber verdi diyorsun?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ebu Hanife 2
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя.. :: ♥✿•*¨`*•✿♥ ♥✿•*¨`*•✿♥...::::iSLAM::::....♥✿•*¨`*•✿♥ ♥✿•*¨`*•✿♥. :: iѕℓαмi şαнѕiуєтℓєя-
Buraya geçin: