İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя..
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя..

KaRdEsLiGiN DaIm oLdUgU, sEvGiLeRiN BiRlEsTiĞi, DoStLuKlArIn bItMeDiGi AiLe fOrUmUmUzDa iYi vAkIt gEçIrMeNiZ UmUdUyLa eFeNdIm eDePlE GeLeN HüRmEtLe gIdEr.
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Resûlullah (s.a.s)'tan Gayb Haberleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
HaK_YoLcUsU
Yeni Üye
Yeni Üye
HaK_YoLcUsU


Mesaj Sayısı : 136
Kayıt tarihi : 02/05/09

Resûlullah (s.a.s)'tan Gayb Haberleri Empty
MesajKonu: Resûlullah (s.a.s)'tan Gayb Haberleri   Resûlullah (s.a.s)'tan Gayb Haberleri Icon_minitimePaz Mayıs 10, 2009 1:23 pm

Doç. Dr. Şadi EREN
04.02.2009


Hemen her insanda, geleceğe karşı büyük bir merak vardır. Fakat gelecekte neler olacağı bizler için meçhuldür. Çünkü gaybdır. Gaybı ise Allah'tan başka kimse bilemez. Kur'an'ın ifadesiyle "De ki: Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilemez." (Neml, 65). "Gaybın anahtarları O'nun katındadır. Onları ancak kendisi bilir." (Enam, 59)


Fakat hiç şüphesiz Allah, dilediği zaman gaybın birtakım sırlarını dilediğine bildirir. Ayetin bildirdiği gibi: "O, gaybı bilendir. Gaybını, razı olduğu elçiden başkasına bildirmez." (Cin, 26-27).


İşte peygamberler Allah'ın bildirmesiyle diğer insanların bilemediği bazı gaybî haberlere mazhar olmuşlar, Allah'ın izin verdiği ölçüde başkalarına da bildirmişlerdir.


Mesela, Hz. İsa (a.s) kendisinden sonra gelecek peygamberi İsrailoğullarına şöyle bildirir: "Ey İsrailoğulları! Ben Allah'ın size gönderdiği bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ın bir tasdikçisi ve benden sonra gelecek, ismi Ahmed olan bir peygamberin müjdecisiyim." (Saff, 6). Yine Hz. İsa, Cenab-ı Hakk'ın kendisine verdiği mucizeleri nazara verirken, şunu da söyler: "Evlerinizde yediğiniz ve biriktirdiğiniz şeyleri size haber veririm." (Al-i İmran, 49).


Benzeri bir durum Hz. Yusuf (a.s) için de geçerlidir. Hz. Yusuf zindanda iken, hangi yemeğin geleceğini haber vermektedir (Yusuf, 37). Hz. Yusuf'un babası Hz. Yakub (a.s), oğlundan uzun yıllar haber alamamış olmakla beraber, O'nun hayatından ümidini kesmemişti. "Allah katından sizin bilemediğiniz şeyleri biliyorum" diyordu (Yusuf, 86). Nitekim Hz. Yusuf'un gömleğini getiren kervan Mısır'dan yola çıktığında, Hz. Yakub o kadar uzak mesafeden "Eğer bana bunaklık isnat etmezseniz, ben Yusuf'un kokusunu duyuyorum" demişti (Yusuf, 94).


Kur'an'dan verdiğimiz bu örneklerde görüldüğü gibi, peygamberler diğer insanlardan farklı olarak özel bir gayb bilgisine mazhardırlar. Fakat bu, onların mutlak gaybı bildiği anlamına gelmez. Çünkü peygamberler, gaybı bilen kişiler değil, vahiy yoluyla gaybdan haber alan kimselerdir.


Hz. Peygamber (s.a.s) ve Gayb


"Alemlere rahmet olarak gönderilen" (Enbiya, 107) ve "Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım"1 taltifine mazhar olan Hz. Peygamber, elbette gayb bilgisi yönünden de en seçkin bir konumdadır.


Bazıları, "De ki: Ben size 'Allah'ın hazineleri benim yanımdadır' demiyorum. Gaybı da bilmem." (En'am, 50) ayetinden hareketle, "Hz. Peygamber gaybdan haber vermemiştir. 'İleride şöyle olacak, böyle olacak tarzında O'na nispet edilen şeyler, zamanla bazıları tarafından uydurulmuştur' iddiasındadırlar. Halbuki, Kur'an'ı dikkatle okusalar böyle bir iddiaya girişmeyeceklerdi. Zira Hz. Peygamber kendiliğinden gaybı bilmez. Fakat Allah O'na bildirir. O da ümmetine haber verir.


Tefsiri asırlarca medreselerde ders kitabı olarak okutulan Kadı Beydavi, "Ben gaybı da bilmem" ayetini "bana vahyedilmedikçe ve kendisine bir delil bırakılmayınca" kaydını düşerek tefsir eder.2


Sözün burasında, Hz. Peygamber (s.a.s)'in birbirinden farklılık arz eden iki şahsiyetine dikkat çekmekte yarar görüyoruz.


1- Beşerî yönü.

2- Risalet yönü.


Hz. Peygamber (s.a.s), beşeri yönü itibarıyla bizim gibi bir insandır. O da yer, içer, sıcaktan ve soğuktan etkilenir. Yarın ne olacak, ileride neler olacak bilemez. Risalet yönüyle ise, vahye mazhardır. Allah'dan gelen mesajlara bir alıcı durumundadır. Beşeriyet itibarıyla "zelle" denilen bir yanılması olsa bile, vahiyle yönlendirilen bir konumdadır. Mesela, Tebük Savaşı'na katılmamak için kendisinden izin isteyen münafıklara izin vermiştir. Gelen ayetlerde kendisine şöyle hitap edilir: "Allah seni affetsin, niye onlara izin verdin..." (Tevbe, 43).


Peygamberimiz (s.a.s)'in beşeri yönünün en belirgin örneklerinden birisi, şu olayda kendini göstermektedir; Hz. Peygamber Medine'ye geldiğinde Medine ahalisinin hurmaları aşıladığını görür,"Sanırım yapmazsanız daha iyi olur" der. Bunun üzerine aşılamayı bırakırlar; verim düşer. Durum Resulullah (s.a.s)'a söylenince "Ben ancak bir beşerim. Dininizden bir şey size söylediğimde onun yapın. Kendi re'yimle bir şey emredersem, bilin ki ben de bir insanım", "Siz dünyanızın işini benden daha iyi bilirsiniz" der.3


Yeri gelmişken şunu da belirtmek gerekir: Peygamberimiz (s.a.s)'in bir beşer olması, O'nun için bir noksanlık değil, aksine bir kemaldir. Bir beşer değil de, bir melek olsaydı, insanlara önder olamazdı, rehberlik edemezdi. Mesela, Peygamberimiz (s.a.s)'in yanına gelen davacı ve davalılara, gayb bilgisiyle hüküm verseydi bizlere örnek olamazdı. Halbuki şöyle diyor: "Siz bana davacı-davalı olarak gelirsiniz. Olur ki, bazınız davasını daha güzel anlatır. Ben de onun lehine hüküm veririm. Kime bu şekilde kardeşinin hakkından verirsem bilsin ki, ona ateşten bir parça vermiş olurum."4


Sahabiler, Hz. Peygamber (s.a.s)'in beşeriyet ve risalet yönlerini ayırt edebiliyorlardı. Mesela, Bedir savaşı öncesi Resulullah (s.a.s) orduyu bir yere yerleştirdiğinde sahabilerden Hubab b. Münzir "Ya Resulellah! Eğer buraya yerleşmemiz Allah'dan sana gelen bir vahiyle değilse, suları tutup düşmana göre avantajlı bir durumda olmamız daha uygundur" der. Hz. Peygamber (s.a.s) uygun görür. Hubab'ın görüşüne göre hareket edilir.5


Görüldüğü üzere, hem Resulullah, hem de ashabı O'nun beşeri yönüyle risalet yönünü birbirinden ayırt etmektedir.


Hz. Peygamber (s.a.s)'in Risalet Yönü


Resulullah (s.a.s), risalet yönüyle birtakım gaybi sırlara mazhardır. Bunun en büyük delili başta Kur'an'dır. Kur'an'ı Kerim'de bunun çok örneklerine rastlamaktayız. Mesela: Hudeybiye barışı dönüşünde nazil olan Fetih Suresinde, sefere katılmayan münafıkların ne gibi mazeret uyduracakları Hz. Peygamber (s.a.s)'e haber verilmişti.(Ayet 11)


Benzeri durumlarla alakalı olarak bakınız: Tebük seferine katılmayanlarla ilgili: (Tevbe 94)


Keza, Hz. Peygamber'e münafıkların birtakım halleri vahiyle bildirilmektedir: (Nisa, 81, Bakara, 204 - 205) gibi.


Şu olay da, Hz. Peygamber'e gelen gaybi bilgiyi teyit etmektedir:


Ebu Amir, Hz. Peygamber (s.a.s) Medine'ye gelmeden önce Hıristiyanlığı din olarak seçen ve ruhban olarak yaşayan birisidir. Resulullah Medine'ye geldiğinde kendisinin reislik ve saltanatı sona erdiğinden, Hz. Peygamber'e düşman kesilir. Müşriklerle beraber hareket eder. Huneyn mağlubiyetinden sonra Şam'a kaçar. Oradan Medine münafıklarına "Elinizden geldiğince silahlanın. Benim için de bir ma'bed yapın. Ben Rum kayserine gidiyorum. Oradan büyük bir ordu ile gelip Muhammed ve arkadaşlarını sürüp çıkaracağım" diye haber gönderir. Münafıklar da, böyle bir mescidi yapıp, açılışına Peygamber (s.a.s)'i davet ederler. Resulullah (s.a.s) oraya gitmeye hazırlanırken, gelen ayetler durumu Resulullah (s.a.s)'a haber verir.6 "Onlar o kimselerdir ki, zarar vermek, küfrü yaymak, mü'minler arasına ayrılık sokmak ve daha önceden Allah ve Resulü aleyhinde savaşmış olana yataklık etmek için bir mescit edindiler, 'iyilikten başka bir şey murat etmedik' diye yemin de ederler. Fakat Allah şahittir ki, bunlar gerçekten yalancıdırlar. Orada asla namaz kılma!.." (Tevbe, 107-108).


Şu ayet, Hz. Peygamber'in vahiyle bir kısım gaybi bilgiye mazhariyetinin en açık delillerindendir: "Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir sır söylemişti. Fakat eşi, bunu başkasına haber verdi. Allah bunu, peygamberine bildirdi. Peygamber, bir kısmını söyleyip bir kısmından vazgeçmişti. Peygamber bunu haber verince eşi 'bunu sana kim haber verdi' dedi. Peygamber (s.a.s), 'Alim ve Habir olan Allah haber verdi' dedi" (Tahrim, 3).


Buhari’de zikredilen rivayetten Resulullah (s.a.s)'ın bu iki zevcesinin Hz. Hafsa ve Hz. Aişe, olduklarını öğrenmekteyiz.7


Mümtehine suresinin iniş sebebi de Resulullah'in gaybdan talimat aldığının bir misalidir: "Ey iman edenler! Benim ve sizin düşmanınızı dostlar edinmeyin" diye başlayan sure, Hatıb b. Ebi Beltea dolayısıyla inmiştir. Şöyle ki:


Bedir gazilerinden olan Hatıb, Medine'den Mekke'ye gelen Sare ismindeki kadına bir mektup verir. Mektupta, Hz. Peygamber'in Mekke'yi fethe hazırlandığını haber vermektedir. Kadın Mekke'ye doğru yol alırken, Hz. Cebrail durumu Resulullah'a bildirir. Resulullah (s.a.s), bir kısım ashabını çağırır. "Filan yerde Mekke'ye giden bir kadın bulacaksınız. Üzerinde Hatıb'ın bir mektubu var. Mektubu getirin, kadını ise, bırakın yoluna devam etsin" der. Giderler, kadını bulurlar. Kadın önce inkâr ederse de, sonunda saçında sakladığı mektubu vermek zorunda kalır.


Resulullah, Hatıb'ı çağırtıp " niye böyle yaptığını" sorar. Hatıb der: "Ya Resulellah (s.a.s), İslam'a girdikten sonra küfre dönmüş değilim. Yalnız, Mekkeli muhacirlerin her birinin Mekke'de aşiretini koruyacak kimsesi var. Benimse yok. Kimsesi olmayan birisiyim. Ailem de onların arasında. Onlara yardımcı olmak istedim. Bildim ki Allah Mekkelilerin cezasını verecek. Mektubum ise, onlardan bu cezayı gidermeyecek. "8


Hz. Peygamber (s.a.s)'den Gayb Haberleri


Resulullah, Kur'an vasıtasıyla "âlemin yaratılışı, geçmiş ümmetlerin kıssaları, İslam'ın ve Müslümanların geleceği" gibi birtakım gaybi olayları haber vermiştir. Bunların izahını başka bir çalışmaya bırakarak, şimdi hadislerde yer alan bazı gaybi durumları takdime çalışacağız. Şöyle ki: Resulullah, hem kendi devrinde olan ve hem de ilerde olacak olaylardan haber vermiştir.


1- Kendi devrinde olanlardan haber vermesi:


- Bir gün Resulullah (s.a.s) mihraptayken der: "Saflarınızı düzgün tutun. Ben sizi önümde iken gördüğüm gibi, sırtım dönük olduğunda da görürüm. "9


- Bir savaş esnasında Müslüman saflarında yer alan Kuzman isimli biri, cesur bir şekilde savaşmaktadır. Resulullah'a bu adamın cesaretinden bahsedildiğinde "bu adam cehennemliktir" der. Ashab bu sözü hayretle karşılar. Savaşın sonunda Kuzman ağır yaralıdır. Kendisine "Artık Allah'a kavuşma vaktidir" derler. Kuzman "ben Allah için savaşmam ki" der. Aradan biraz geçince yaralarının acısına dayanamayarak intihar eder. Böylece Resulullah (s.a.s)'ın "o cehennemliktir" sözü anlaşılmış olur.10


- Huzeyfe'nin annesi, Hz. Peygamber'i davet etmediği için oğlunu azarlar. Oğlu özür diler, "Resulullaha gidip af dileyeceğini" söyler. Huzeyfe, akşamdan yatsıya kadar Hz. Peygamber (s.a.s)'in yanında kalır. Namazdan sonra mescitten çıkan Hz. Peygamber (s.a.s)'i takip eder. Resulullah (s.a.s) onu görünce der: "Ey Huzeyfe, Allah seni de, anneni de bağışlasın."11


- Hz. Peygamber (s.a.s), Bedir Savaşı'ndan bir gün önce küfrün liderlerinden kimin nerede öldürüleceğini teker teker haber vermiştir.12


- Habeş kralı Necaşi'nin öldüğü gün Hz. Peygamber (s.a.s) ashabına: "Bugün bir kardeşiniz vefat etti. Haydi namazını kılalım" der. Kalkarlar, onun cenaze namazını kılarlar.13


- Hz. Peygamber (s.a.s), 629'da ashabından üç bin kişinin Bizans'ın yüz bini aşan ordusuyla yaptığı Mu'te savaşını, aynı anda Medine'de etrafındakilere haber verir. Gözyaşları içerisinde, sırasıyla Hz. Zeyd, Hz. Cafer, Hz. Abdullah b. Revaha'nın şehit olduklarını, sonra Hz. Halid b. Velid'in sancağı aldığını anlatır.14


- Resulullah (s.a.s), kendisinin bu farklılığına şu sözleriyle dikkat çeker: "Ben sizin görmediğinizi görür, duymadığınızı duyarım."15


2- İleride olacakları haber vermesi:


Hz. Peygamber (s.a.s)'in gelecekle ilgili haber verdiği olaylar hayli fazladır. Biz bunlardan, özellikle günümüze bakanları bazı kısa yorumlarla nakledeceğiz:


Hz. Huzeyfe anlatıyor: "Resulullah (s.a.s) bir gün kalktı; bize kıyamete kadar olacak şeyleri anlattı. Bunları belleyen belledi, unutan unuttu. Bu arkadaşlarım bunu bilirler. Resulullah (s.a.s)'ın haber verip de, benim zamanla unuttuğum şeyleri, o şey olduğunda hatırlıyorum. Tıpkı, kişi birisini yokluğunda hatırlamayıp onu gördüğünde tanıması gibi..."16


Bir hadisinde Hz. Peygamber (s.a.s) şu beş şeye dikkat çeker:


1- Bir toplulukta açıktan fuhuş işlenir hale geldiğinde onların içinde taun (salgın hastalık) ve daha öncekilerde görülmeyen hastalıklar ortaya çıkar.


2- Ölçü ve tartıda noksanlık yaptıklarında kıtlığa maruz kalırlar, geçim sıkıntısı çekerler ve zalim idareciler başlarına geçer.


3- Mallarının zekatını vermediklerinde semadan gelen yağmurdan mahrum kalırlar. Eğer hayvanlar olmasa, kendilerine hiç yağmur gönderilmez.


4- Allah ve Resulü (s.a.s)'nün ahdini yerine getirmediklerinde, Allah onlara dışardan düşman musallat eder. O düşmanlar onların ellerindeki birtakım mallara sahip olurlar.


5- Onların idarecileri Allah'ın indirdiğiyle hükmetmediği ve Allah'ın indirdiğini seçmediklerinde, Allah onlara kendi içlerinde dâhili fitne verir.17


Bu beş maddeden birinci maddede, her türlü fuhşiyatın açıktan işlendiği batı toplumlarında görülen AIDS gibi hastalıkları görebileceğimiz gibi; beşinci maddeden de, yıllardır dâhili fitnelerle çalkalanan kendi toplumumuza bakabiliriz.


- "Kıyamet öncesi, gecenin karanlığı gibi fitneler olacak. Kişi o fitnelerde mü'min sabahlayacak, kâfir akşamlayacak. Mü'min akşamlayacak, kâfir sabahlayacak"18 ve "dünyevi bir menfaat için dinini satacak."19


Mesela, bir kimse "ben Müslüman'ım, fakat şeriata karşıyım" derse, bu sözleriyle küfre girme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Zira şeriatten İslam Şeriati kastediliyorsa bu, Allah'ın koyduğu hükümler mecmuası (yani Kur'an) anlamına gelir. Çünkü şeriat, İslam dininin bizzat kendisidir, Allah'ın insanlığa gösterdiği Kur'an yolu, Resulullah (s.a.s) yoludur.


- Bir gün Resulullah (s.a.s) etrafındakilere der: "Aç kimselerin yemek kaplarına üşüşmesi gibi diğer milletlerin üzerinize gelmesi yakındır." Biri der: 'Ya Resulellah, o gün az olacağımız için mi saldıracaklar?' Resulullah cevap verir: 'Hayır, bilakis çok olacaksınız. Lakin selin geride bıraktığı artıklar gibi kıymetsiz hale geleceksiniz. Allah düşmanlarınızın göğsünden sizin heybetinizi giderecek. Sizin kalplerinize de 'VEHEN' bırakacak.' Biri sorar: 'Ya Resulellah vehen nedir?' Resulullah der: 'Dünya sevgisi, ölüm korkusu'."20


Bugün bir milyarı aşan İslam âlemi, naklettiğimiz hadisteki manzarayı yaşıyor. Dün, "Osmanlı geliyor" deyince ödü kopan Avrupalı, bugün bizi istediği gibi yönlendirebiliyor.


Şu hadis ise bu ümmet içinde gayr-ı müslimlerin yoluna girenlerin olacağını haber veriyor: "Sizden öncekilerin yoluna adım adım, karış karış tabi olacaksınız. Hatta bir kertenkele deliğine girseler siz de gireceksiniz.' Derler: 'Ya Resulellah, Yahudi ve Hıristiyanlara mı uyacağız?' Hz. Peygamber (s.a.s) der: 'Ya kime?' (Tabii onlara uyacaksınız)."21
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Resûlullah (s.a.s)'tan Gayb Haberleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя.. :: ♥✿•*¨`*•✿♥ ♥✿•*¨`*•✿♥...::::iSLAM::::....♥✿•*¨`*•✿♥ ♥✿•*¨`*•✿♥. :: ƒıкıн-αкαi∂-кєℓαм-
Buraya geçin: