İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя..
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя..

KaRdEsLiGiN DaIm oLdUgU, sEvGiLeRiN BiRlEsTiĞi, DoStLuKlArIn bItMeDiGi AiLe fOrUmUmUzDa iYi vAkIt gEçIrMeNiZ UmUdUyLa eFeNdIm eDePlE GeLeN HüRmEtLe gIdEr.
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Hazreti Ebu Bekir (r.a.) 2

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
HaK_YoLcUsU
Yeni Üye
Yeni Üye
HaK_YoLcUsU


Mesaj Sayısı : 136
Kayıt tarihi : 02/05/09

Hazreti Ebu Bekir (r.a.) 2 Empty
MesajKonu: Hazreti Ebu Bekir (r.a.) 2   Hazreti Ebu Bekir (r.a.) 2 Icon_minitimePaz Mayıs 10, 2009 12:30 pm

Hazreti Ebû Bekir bu konuşmasıyla orada bulunanları teskin ettikten sonra Rasûlullah'ın teçhiziyle uğraşırken, Ensâr, Benû Sâide sakifesinde toplanarak Hazrec'in reisi olan Sa'd b Ubâde'yi Rasûlullah'tan sonra halife tayini için bir araya gelmişlerdir. Hazreti Ebû Bekir, Hazreti Ömer, Ebû Ubeyde ve Muhacirlerden bir grup hemen Benû Saîde'ye gittiler. Orada Ensâr ile konuşulduktan ve hilâfet hakkında çeşitli müzakereler yapıldıktan sonra Hazreti Ebû Bekir, Ömer ile Ebû Ubeyde'nin ortasında durdu ve her ikisinin ellerinden tutarak ikisinden birine bey'at edilmesini istedi. O, kendisini halife olarak öne sürmedi. Hazreti Ebû Bekir'in konuşmasından sonra Hazreti Ömer atılarak hemen Hazreti Ebû Bekir'e biat etti ve "Ey Ebû Bekir, Müslümanlara sen Rasûlullah'ın emriyle namaz kıldırdın. Sen onun halifesisin ve biz sana biat ediyoruz. Rasûlullah'a hepimizden daha sevgili olan sana biat ediyoruz" dedi. Hazreti Ömer'in bu anî davranışı ile orada bulunanların hepsi Hazreti Ebû Bekir'e biat ettiler. Bu özel biattan sonra ertesi gün Mescid-i Nebi'de Hazreti Ebû Bekir bütün halka hutbe okudu ve resmen ona biat edildi.

Rasûlullah'ın defni salı günü gerçekleşirken, onun nereye defnedileceği hakkında da bir ihtilâf meydana geldiğinde Hazreti Ebû Bekir yine ferasetini ortaya koydu ve "Her peygamber vefat ettiği yere defnedilir" hadisini ashaba hatırlatarak bu ihtilâfı giderdi. Rasûlullah'ın cenaze namazı imamsız olarak gruplar halinde kılındı. Bütün bunlar olurken, Hazreti Ali'nin Hazreti Fatıma'nın evinde Haşimoğulları ve arkadaşlarıyla ile toplandığı ve biata ilk zamanlar katılmadığı nakledilir. Hazreti Ali (r.a.), rivayetlere göre, el-Bey'atü'l-Kübrâ'ya biat edildiği haberini alır almaz, elbisesini yarım yamalak giydiği halde evden fırlamış ve gidip Hazreti Ebû Bekir'e biat etmiştir (Taberî, Târih, 3/207). Onun aylarca Hazreti Ebû Bekir'e biat etmediği haberleri gerçeğe uygun olmasa gerektir. Çünkü onun Hazreti Ebû Bekir'in üstünlüğünü bildiği, onun hakkında yaptığı konuşmaları ve tarihin akışı, diğer rivayetlere aykırıdır.

Râsulullah'ın en yakın ashabı arasında -hatta Hazreti Ebû Bekir ile Hazreti Ömer arasında- zaman zaman ihtilâflar, görüş ayrılıkları meydana gelmişse de ilk iki halife zamanında da görüldüğü gibi daima birlik beraberlik devam ettirilmiştir. Anlaşmazlık gibi görünen hâdiselerin birçoğunda huy ve karakter farklılığı rol oynuyordu. Meselâ Hazreti Hazreti Ebû Bekir yumuşak ve sakin davranırken, Ömer birden celallenebiliyordu. Ama her ikisi de hakkı bulmanın peşindeydi ve bu yüzden de her zaman beraber hareket ettiler. Hazreti Ebû Bekir'in yönetiminde, Hazreti Ali ve Zübeyr b. Avvam Ridde savaşlarında beraber bulunmuşlar, alınan kararlara iştrak etmişler, namazlarda Hazreti Ebû Bekir'in arkasında yer almışlardır (İbn Kesir, el-Bidâye ve'n Nihâye, 4/ 249). Hazreti Ali, Rasûlullah'ın bir vasiyeti olsaydı ölünceye kadar onu yerine getireceğini söylemiş (Taberî, a.g.e., 4/236) ancak, İbni Abbas'ın Rasûlullah hastalandığı zaman ona gidip hilâfet işini sormak istemesini geri çevirmiştir. Yani Hazreti Ebû Bekir'in halifeliğine karşı kimseden bir çıkış olmamıştır. Zaten tabii, fıtrî, akli ve maslahata uygun olan da onun halifeliğidir. Hazreti Peygamber ölmeden önce yazılı bir ahitname bırakmamış, ancak Hazreti Ebû Bekir'in faziletine dair Mescid'de konuşmuş, hasta yatağındayken onu ısrarla çağırtmış ve yerine imam tayin etmiştir.

Hazreti Ebû Bekir, kendisine Rasûlullah'ın mirasından pay almak için gelen Hazreti Fâtma'ya, "Rasûlullah'ın yaptığı hiçbir şeyi yapmaktan geri durmam" diyerek, Fâtıma validemize peygamber kızı olmasından dolayı bir ayrıcalık tanımamış ve Rasûlullah'ın yanındayken ondan ne duymuş, ne görmüşse onu tatbik etmiştir (Taberî, 3/ 220). Sonraları Hazreti Ali'nin hilâfeti zamanında Fâtma'ya -ki, Hazreti Ebû Bekir'e gidip miras isterken onu savunmuştu- mirastan hiçbir şey vermemesi de ashâbın Rasûlullah'ın sünnetine nasıl itaat ettiklerinin delilidir (İbn Teymiye, Minhâc'üs-Sünne, 3/230). Hazreti Ebû Bekir "Rasûlullah'ın Halifesi" seçildikten sonra Mescid'de yaptığı konuşmada, "Sizin en hayırlınız değilim, ama başınıza geçtim; görevimi hakkiyle yaparsam bana yardım ediniz, yanılırsam doğru yolu gösteriniz; ben Allah ve Rasûlü'ne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat ediniz, ben isyan edersem itaatiniz gerekmez..." demiştir (İbn Hişâm, es-Sire, 4/ 340-341; Taberî, Târih, 3/ 203).

Mürtedlerle Mücadele, Irak ve Suriye Fütuhatı

Hazreti Ebû Bekir Rasûlullah'ın halifesi olduktan sonra, onun vefatıyla Arabistan'da Mekke ve Medine dışındaki bölgelerde görülen dinden dönme hareketlerine, peygamberlik iddiasında bulunanlara, "namaz kılarız, ama zekât vermeyiz" diyenlere karşı savaş açtı. Esvedu'l-Ansi, Müseylemetü'l-Kezzâb, Secah, Tuleyha gibi peygamberlik iddiasında bulunanlara karşı yapılan savaşlarla bu zararlı unsurlar yok edilmiş, isyan bastırılmış, zekât yeniden toplanmaya ve Beyt'ül-Mal'a konulup dağıtılmaya başlanmıştır. Rasûlullah'ın hazırladığı, ancak vefatı sebebiyle bekleyen Usâme ordusunu Ürdün'e yollayan Hazreti Ebû Bekir, Bahreyn, Umman, Yemen, Mühre isyanlarını bastırmıştır. İçte isyancılarla mücadele edilirken, dışta da iki büyük imparatorluğun, İran ve Bizans'ın ordularıyla karşılaşılmıştır. Hîre, Ecnâdin ve Enbâr, savaşlarla İslâm diyarına katılmış, Irak fethedilmiş, Suriye'nin de önemli kentleri ele geçirilmiştir. Yermük savaşı devam ederken Hazreti Ebû Bekir vefat etmiştir. Onun ordusuna verdiği öğütlerde şu ibareler vardır: "Kadın, çocuk ve yaşlılara dokunmayın, yemiş veren ağaçları kesmeyin, mamur bir yeri tahrip etmeyin, haddi aşmayın, korkmayın." Gerçekten İslâm ordusu fethettiği yerlerde kimseye zulmetmemiş, adaletiyle düşmanların takdirini kazanmış, Müslüman olmayıp da cizye vererek İslâm'ın himayesine giren milletler huzur ve emniyet içinde yaşamışlardır.

Kur'ân-ı Kerim'in Toplanması, "Mushaf"ın Meydana Gelmesi

Hazreti Ebû Bekir, Ridde harplerinde, vahiy kâtiplerinin ve kurrâ'nın birçoğunun şehid olması üzerine, Hazreti Ömer'in Kur'ân'ın toplanması fikrine önce sıcak bakmamışsa da sonra ona hak vererek, Kur'ân ayetlerinin toplanmasını sağlamıştır. Rasûlullah zamanında peyderpey inen vahiy, kâtiplerce ceylan derilerine, beyaz taşlara, enli hurma dallarına yazıldığı gibi, ashâbın çoğu da Kur'ân hâfızı idi. Ancak, yazılı olan âyetler dağınıktı, kurrâ da azalınca Kur'ân'ın muhafazası hususunda endişe edildi. Hazreti Ebû Bekir, Zeyd b. Sabit'in başkanlığında bir heyet teşkil ederek, herkesin elindeki ayetleri getirmesini emretti. Ayrıca şahitlerle ayetler doğrulanıyor, kurrâ' ile te'kid ediliyordu. Böylece bütün ayetler toplandı ve "Mushaf" meydana getirildi. Bu Mushaf Hazreti Ebû Bekir'den Hazreti Ömer'e, ondan da kızı Hafsa'ya geçti ve Hazreti Osman zamanında çoğaltılarak Dârü'l-İslam'ın bütün vilâyetlerine dağıtıldı.

Vefatı

Hilâfeti iki sene üç ay gibi çok kısa bir müddet sürmesine rağmen Hazreti Ebû Bekir zamanında İslâm devleti büyük bir gelişme göstermiştir. Hazreti Ebû Bekir Hicrî 13. yılda Cemâziyelâhir ayının başında hicretten sonra Medine'de yakalandığı hastalığının ortaya çıkması üzerine yatağa düşünce yerine Ömer'in namaz kıldırmasını istedi. Ashâbla istişare ederek Hazreti Ömer'i halifeliğe uygun gördüğünü söyledi. Hazreti Ömer'in sert ve celalli oluşu gibi bazı itirazlara cevap verdi ve hilâfet ahitnamesini Hazreti Osman'a yazdırdı. Ardından, çok sevdiği Rasûlullah gibi altmış üç yaşında vefat etti. Vasiyeti gereği Rasûlullah'ın yanına -omuz hizasında olarak- defnedildi. Böylece bu iki büyük insanın, iki büyük dostun, kabirlerinde de beraberlikleri devam etti.

Kişiliği ve Yönetimi

Tacir olarak geniş bir kültüre sahip olan Hazreti Ebû Bekir, dürüstlüğü ve takvası ile ashâb içinde ilk sırada yer alır. Karakteri; yumuşak huyluluk, çok düşünüp çok az konuşmak, tevazu ile belirgindi. Hazreti Âişe'nin rivayetine göre, " gözü yaşlı, gönlü hüzünlü, sesi zayıf" biri idi. Cahiliye döneminde müşrikler ona güvenir, diyet ve borç-alacak işlerinde onu hakem tanırlardı. Rasûlullah'ın en sadık dostu olan Hazreti Ebû Bekir'in Miraç olayında sergilediği sonsuz bağlılık örneği ona " es-Sıddîk" lâkabını kazandırmıştır. O bu olayda "O ne söylüyorsa doğrudur" demiştir. Cömertlikte ondan üstünü de yoktur. Bütün malını mülkünü İslâm için harcamış, vefat ederken vasiyetinde, halifeliği müddetince aldığı maaşların, topraklarının satılarak iâde edilmesini istemiş ve geride bir deve, bir köleden başka bir şey bırakmamıştır. Dört eşinden altı çocuğu olan Ebû Bekir Efendimiz, kızı Âişe'yi Rasûlullah ile hicretten sonra evlendirmiştir (Tabakat-i İbn Sa'd, 4/130 vd.; İbnü'l-Esir, 2/ 115 vd).

Hicret sırasında mağarada iken ayağını bir yılan soktuğunda ve ayağı acıdığında o sırada dizine yatıp uyumuş olan Peygamber'i uyandırmamak için sesini çıkarmaması, ağlarken Hazreti Peygamber uyanıp ne olduğunu sorduğunda, "Anam-babam sana feda olsun ya Rasûlullah" demesi olayı Hazreti Ebû Bekir'in Rasûlullah'a olan bağlılığının örneklerinden sadece biridir. Hazreti Ebû Bekir'in beyaz yüzlü, zayıf, doğan burunlu, sakallarını kına ve çivit otuyla boyayan sakin bir adam olduğu rivayet edilir (İbnü'l Esir, el-Kâmil fi't-Târih, 2/ 419-420). Rasûlullah'tan sonra bu ümmetin en hayırlısı Hazreti Ebû Bekir'dir. O, Hazreti Peygamber'in veziri, fetvalarda en yakını idi. Allah Resulü'nün " insanlardan dost edinseydim, Ebû Bekir'i edinirdim" (Buhâri, Salât, 80: Müslim, Mesâcid, 38) ve "Herkeste iyiliklerimin karşılığı vardır, Ebû Bekir hariç" demesi ve mescide açılan tüm kapıları kapattırıp yalnız Hazreti Ebû Bekir'in kapısını açık bırakması ona verdiği değeri göstermektedir. Hazreti Ebû Bekir'in nasslara aykırı hiçbir görüşü yoktur. Hazreti Ebû Bekir nâsih sünneti çok iyi biliyor, Efendimiz'i herkesten çok tanıyordu. Bu yüzden hilâfetinde kendisine karşı içte muhalif bir hareket olmamış ve fitneler görülmemiştir (Buhâri, Fedâilü'l-Ashâbi'n-Nebî, 3). İhtilâf veya ihtilâflarda çözümsüzlük, bidatlar onun devrinde yaşanmamıştır. "Üzülme, Allah bizimle beraberdir" buyuran Rasûlullah'ın haberi sanki lâfızda ve manada Hazreti Ebû Bekir'de zahir olmuştur (İbn Teymiye, Külliyat Tercümesi, İstanbul 1988, 4/ 329).

Kaynaklarda onun, "Ben ancak Rasûlullah'a tabiyim, bir takım esaslar koyucu değilim" diye kararlarında çok titiz davrandığı zikredilir (Taberî, 4/ 1845; İbn Sa'd, 3/183). Bir meseleyi hallederken önce Kur'ân'a bakar, bulamazsa Sünnet'te araştırır, orda da bulamazsa ashâbla istişare eder ve içtihad ederdi. Ganimetin bölüşümü meselesinde Muhacir-Ensâr eşitliği'nin ihtilâfa yol açmasında Ömer'in Muhâcirlere daha çok pay verilmesini savunmasına rağmen ganimeti eşit olarak bölüştürmüştür. O sebeple hilâfetinde huzursuzluk çıkmadı. Rasûlullah ve kendisi, bir mecliste bir anda verilen üç talâkı bir talâk saymışlar, bu daha sonra-birçok " maslahat gereği" diye yapılan değişiklik gibi- üç talâk sayılmıştır. Yani Hazreti Ebû Bekir, Rasûlullah'ın tüm uygulamalarını aynen tatbik etmek istemiş; bazen -kalpleri İslâm'a ısındırmak istenenlere toprak vermesi gibi- maslahat gereği veya zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesini söyleyen ashabına uymuştur. Müslümanlar henüz otuz sekiz kişiyken Mekke'de Mescid-i Haram'da İslâm'ı tebliğ eden ve müşriklerce dövülen Hazreti Ebû Bekir'e hilâfetinde "Halifet-u Rasulillah" denilmiş, sonraki halifelere ise "Emîrü'l-Mü'minîn" denilmiştir. Malî işlerini Ebû Ubeyde, kadılık ve mahkeme işlerini Hazreti Ömer, kâtipliğini Zeyd b. Sâbit ve Hazreti Ali, başkumandanlığını Üsâme ve Halid b. Velid yapmıştır. Medine Dârü'l-İslâm'ın başkenti olmuş, Mekke, Taif, San'a, Hadramevt, Havlan, Zebid, Rima, Cened, Necran, Cures, Bahreyn vilâyetlere ayrılmıştır. Yönetimi merkezî olup, ganimetlerin beşte biri Beyt'ül-Mal'da toplanmıştır.

Hazreti Ebû Bekir, Mukillîn denilen çok az hadis rivayet eden ashâbdan sayılır. O, yanılıp da yanlış bir şey söylerim korkusuyla yalnızca yüz kırk iki hadis rivayet etmiş veya ondan bize bu kadar hadis rivayeti nakledilmiştir. Hutbe ve öğütlerinden bazıları şöyledir: "Rasûlullah vahiy ile korunuyordu. Benim ise beni yalnız bırakmayan bir şeytanım vardır... Hayır işlerinde acele edin, çünkü arkanızdan acele gelen eceliniz var... Allah için söylenmeyen bir sözde hayır yoktur... Herhangi bir yericinin yermesinden korktuğu için hakkı söylemekten çekinen kimsede hayır yoktur... Amelin sırrı sabırdır... Hiç kimseye imandan sonra sağlıktan daha üstün bir nimet verilmemiştir... Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz (Ayrıca bk. Ebû Nuaym, Hilye, l)

Cenabı Hakk, şefaatine nail eylesin..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Hazreti Ebu Bekir (r.a.) 2
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
İlim Dünyamıza Hoşgeldiniz.. ßiร๓illคђiггคђ๓คภiггคђi๓ ..νυѕℓαтıм özℓємiм∂iя.. :: ♥✿•*¨`*•✿♥ ♥✿•*¨`*•✿♥...::::iSLAM::::....♥✿•*¨`*•✿♥ ♥✿•*¨`*•✿♥. :: รคђค๒єlєг tคгiђi-
Buraya geçin: